 |
HASTALIKLAR
13.
UYKU VE UYKU BOZUKLUKLARI
BİRİNCİL UYKU
BOZUKLUKLARI
“Birincil” terimi insomnianın bilinen herhangi bir
durumdan bağımsız olduğunu belirtir. Birincil insomnia sıklıkla
uykuya dalma güçlüğü ve sık uyanmalar ile karakterizedir. Genellikle
birincil insomniası olan hastalar yeterli uyku uyuyabilmek ile
meşguldürler. Birincil insomnianın tedavisi güçtür.
-
Birincil hipersomnia; En az bir ay süre ile aşırı
somnolans varsa ve herhangi bir nedene bağlı değilse birincil
hipersomnia tanısı konur.
-
Narkolepsi; aşırı gündüz uykulu olma hali ve en az 3
aydır devam eden günlük REM uykusunda anormal bulgular ile oluşur.
REM uykusunda hipnogojik ve hipnopompik halüsinasyonlar, katapleksi
ve uyku felci görülür. Uykuya daldıktan sonraki 10 dakika içinde REM
uykusu görülmesi (uyku başlangıçlı REM dönemleri) narkolepsiyi
düşündürür. Narkolepsi tahmin edildiği kadar nadir değildir.
Yetişkinlerde %0,02 -0,16 oranlarında görülür ve ailesel geçiş
göstermektedir.
Narkolepsi bir epilepsi türü ya da psikolojik bir
bozukluk değildir. En yaygın semptom uyku ataklarıdır, hasta uykuya
dalmasını engelleyemez. Sıklıkla eşlik eden bir sorun (uzun takipli
olgularda yaklaşık %50 ) katapleksidir; ani kas tonüsü kaybı ile
çene veya başta düşme, dizlerde zayıflık ve iskelet kaslarında
paralizi ile ortaya çıkan kısa kataleptik dönemlerde hastalar
sıklıkla uyanıktır, uzun dönemler genellikle uyku ile birleşir ve
REM uykusu EEG belirtilerini gösterir.
Diğer semptomlar hipnagojik ve hipnopompik
halüsinasyonlardır; uyku başlangıcında veya uyanırken ortaya çıkan
işitsel veya görsel olabilen canlı algısal yaşantılardır. Hasta
sıklıkla anlık bir korku içine giren ve bir-iki dakika içinde
kendini toparlayarak gerçekte hiçbir şeyin olmadığının farkına
varır. Yaygın olmayan bir semptomda uyku felcidir ve sıklıkla sabah
uyanırken ortaya çıkar; epizot sırasında hasta uyanık ve bilinçlidir
fakat kaslarını oynatamaz.
Narkolepsi her yaşta görülür fakat en sık olarak
adölesan dönem veya genç erişkinlikte ve çağında da 30 yaşından önce
görülür. Bozukluk yavaş bir ilerleme veya platoya ulaşıp yaşam boyu
kalma eğilimi gösterir. Otomobil veya endüstri kazalarına yol
açabileceğinden tehlikelidir.
Bir tip insan lökosit antijeni olan HLA-DR2
narkoleptik hastaların %90-100’ün de bulunmakta iken, etkilenmemiş
bireylerde %10–35 arasında bulunur.
Günün belli dönemlerinde sistemli olarak uygulanan
kestirmeler yardımcı olmaktadır ve bazı olgularda ilaca gerek
kalmadan tedaviyi sağlamaktadır.
-
Solunumla İlişkili Uyku Bozukluğu; uyku ile ilişkili
solunum sorununun neden olduğu aşırı uyku veya insomniaya giden uyku
bozukluğu ile karakterizedir. Bu sorunlar değişmez bir şekilde
hipersomniaya neden olur.
-
Obstrütif Uyku Apne Sendromu; uyku apnesi, hava
akımının burun ya da ağızda kısa süre durmasıdır. Apneik dönem 10
saniye ya da daha uzun sürer. Genellikle eğer hasta saatte en az 5
apne ve gece boyunca 30 apne epizotu yaşıyorsa patolojik olarak
değerlendirilir.
Uyku apnesi tehlikeli bir durumdur. Bazı
açıklanamayan ölümlerden ve çocuk ve bebek ölümlerinden sorumlu
olduğu düşünülmektedir. Uyku apnesi, her epizotta aritmi ve geçici
kan basıncı değişmelerini içeren kardiyovasküler değişmeler
göstermektedir. En karakteristik tablo, gün içinde uyanık kalmakta
yetersiz ve yorgunluk yaşayan orta yaşlı ya da yaşlı erkek, bazen
depresyon ve duygudurum değişikliklerinin olması ve gündüz uyku
ataklarıdır. Eğer hikâye eş ya da yatak partnerinden alınmışsa
solumuna eşlik eden yüksek sesli ve aralıklı horlama bildirir.
Bu bozukluğu olan obez hastaların Pickwick sendromu
olduğu söylenir. Uyku apnesinden şüphelenilen hastaların laboratuar
kayıtlarının alınması gerekir. EEG, EMG, EKG ve çeşitli solunum
traselerini içeren tüm gece kayıtları yararlı olmaktadır.
Obstruktif uyku apnesinde sürekli nazal pozitif hava
basıncı (nCPAP) bir tedavi seçeneği olmaktadır. Diğer yaklaşımlar
kilo verme, nazal cerrahi, trakeostomi ve uvuloplastidir.
Hastalardaki uyku apnesini normale çevirmede hiçbir ilaç etkin
değildir. Uyku apnesi varsa veya şüpheleniliyorsa hasta alkolüde
içeren sedatif ilaçlardan kaçınmalıdır, çünkü durumu şiddetlenerek
hayatı tehdit edebilecek hale getirebilir.
-
Merkezi Alveolar Hipoventilasyon; belirgin apneik
epizotların bulunmadığı, solunumsal anormalliğin görüldüğü veya uyku
sırasında çok bozulduğu ventilasyon azalması ile belirlidir. Uyku
sırasında ölüm görülebilir (ondine seyri).
-
Sirkadiyen Ritm uyku Bozukluğu; istenilen ile yaşanan
uyku periyodlarındaki düzensizlik ile oluşan geniş bir aralıktaki
durumlardır.
-
Gecikmeli Uyku Evresi Tipi; bozukluk başlıca yakınma
olarak istenilen alışıldık saatte uykuya dalamama şeklinde görülür
ve uyku başlangıçlı insomniaya benzer. Uykusuzluğa bağlı gün içinde
uykulu olma durumu sıklıkla bulunur.
-
Jet Lag Tipi; doğu-batı yönündeki seyahatin
uzunluğuna ve bireysel hassasiyete bağlı olarak 2–7 gün arasında
kendiliğinden düzelir, özgül bir tedavi gerektirmez. Bazı bireyler
semptomlarını seyahatten önce öğün ve uyku zamanlarını uygun şekilde
değiştirerek önleyebilirler.
-
Değişen Mesai saatleri Tipi; sirkadiyen ritm uyku
bozukluğu tekrarlayan ve hızlı değişen çalışma düzeni olanlarda,
bireysel olarak bozulan düzenlerde ortaya çıkar. En sık görülen
semptom karışık insomnia ve somnolanstır, fakat birçok peptik ülser
gibi somatik semptom eşlik edebilir.
Yeni düzene geçirildikten sonraki birkaç günde semptomlar genellikle
en kötüdür, fakat bazı bireylerde bozulmuş uyku-uyanıklık paternleri
uzun süre kalabilir.
-
BTA Dissomania noktürnal Miyoklonus; uyku sırasında
belli bacak kaslarındaki ani ve çok stereotipik kasılmalar şeklinde
oluşur. Hastalar bacaklarındaki kasılmaların farkında değildirler.
Bu durum 65 yaşın üstündekilerde %40 oranında görülmektedir.
Tekrarlayan bacak hareketleri başparmak ekstansiyonu ve bilek, diz
ve kalça fleksiyonu ile her 20–60 saniyede bir ortaya çıkar. Sık
uyanmalar, dinlendirici olmayan uyku ve gündüz uykulu olma hali
başlıca semptomlarıdır. Etkin bir tedavisi bulunmamaktadır.
-
Huzursuz Bacak Sendromu; birey oturduğunda ya da
yattığında bacaklarında rahatsızlık hisseder. Dizesteziler nadiren
ağrılı olurlar, fakat uykuyu bozacak şekilde karşı konulmaz bacak
hareketleri oluşturur. Sendrom uykuyla sınırlı değildir, fakat
uykuya dalmayı güçleştirir. Orta yaşlarda pik yapar ve popülâsyonun
%5’ in de görülür. Belirli bir tedavisi yoktur. Semptomlar hareket
ve bacak masajı ile azalır.
-
Kleine-Levin Sendromu; göreceli olarak nadir görülen
bir durumdur. Normal uyku ve uyarılmış uyanıklığın ortaya çıktığı
tekrarlayan uzun uyku periyotlarıdır (hastanın uyandırılabileceği).
Hipersomnik epizotlar sırasında oluşan uyanık dönemler sosyal
ilişkiden yoksun ve ilk fırsatta yatağa dönmekle belirlidir; diğer
yandan hastalar apati, huzursuzluk, konfüzyon, oburca yeme, cinsel
inhibisyonun kaybı, sanrılar, varsanılar, açık yönelim bozukluğu,
bellek bozukluğu, enkoheran konuşma, eksitasyon veya depresyon ve
şiddet gösterirler.
Bazı hastalarda nedeni belirlenemeyen ateş
görülmektedir. Kleine-Levin sendromu yaygın değildir. Çoğu olguda,
yıl boyunca birkaç hafta süren hipersomnia periyotları
yaşanmaktadır. Bazı istisnalar dışında ilk atak 10–21 yaşları
arasında oluşur. Nadiren dördüncü ve beşinci dekadlarda başlayanlar
bildirilmiştir. Sendrom değişmez bir şekilde kendini sınırlar, erken
başlangıçlı olgularda 40 yaşından önce kalıcı remisyon spontan
olarak gelişir.
-
Menstruasyonla İlişkili Sendrom; Bazı kadınlar
menstrüel dönemleri öncesinde aralıklı hipersomnia, değişen
davranışsal paternler ve oburca yeme davranışı yaşarlar.
-
Uyku Sarhoşluğu; uykudan uyanıklığa geçişte açık
farkındalığın olmadığı, uzanmış ve abartılı yaşanan anormal bir
uyanmadır. Bu durum konfizyona yol açar ve sıklıkla bireysel ve
sosyal güçlüklere, bazende suç davranışına götürebilir. Tanı için
temel olan uyku yoksunluğunun bulunmayışıdır. Nadir bir durumdur ve
ailesel eğilimi olabilir.
|
|