-
Pasif-Agresif Kişilik Bozukluğu; Pasif-agresif kişilik
bozukluğu olan kişi örtülü engelleme, inatçılık ve etkisizlik ile
karakterizedir. Bu gibi davranış pasif olarak gösterilen agresyonun
temelini teşkil eden bir bulgudur. DSM-IV’ de bu bozukluk ayrıca
negativist kişilik bozukluğu olarak da adlandırılır.
Pasif-agresif kişilik bozukluğu hastalar karakteristik
olarak işleri erteler, yeterli performans için isteklere direnç
gösterir, geciktirmeler için mazeretler bulur, bağlı buldukları
kişilerde hata ararlar; bağımlı oldukları ilişkilerden kendilerini
kurtarmayı reddederler. Genelde hak aramaları yoktur ve kendi istek ve
ihtiyaçları hakkında direkt konuşmazlar. Bozukluğu olan insanların
kendilerine güveni yoktur ve genellikle geleceğe karamsar bakarlar.
Destekleyici psikoterapi pasif-agresif kişilik bozukluğu olan
hastaları iyileştirmektedir.
-
Depresif Kişilik Bozukluğu; Depresif kişilik bozukluğu
olan kişiler depresif spektrumun sürdüğü uzun yaşam dönemleriyle
karakterizedir. Karamsar, zevk alamayan, işe bağlı, kendine güvensiz
ve kronik olarak mutsuzdurlar. Bozukluk DSM-IV’ de yeni yer almıştır,
fakat melankolik kişilik olarak 20. yüzyılın başlarında Ernest
Kretschmer gibi psikiyatristler tarafından tanımlanmıştır.
Depresif kişilik bozukluğunun sebebi bilinmemektedir,
ancak distimik bozukluğun ve majör depresif bozukluğun içerdiği
faktörler rol oynayabilir. Psikolojik teoriler erken kayıp, ailenin
olmaması, cezalandırıcı süperego ve güçlü suçluluk duygularını
içermektedir.
Hayattan az da olsa normal zevk almayı bilemezler,
yalnız ve ciddidirler, kasvetli, itaatkâr, karamsar, benlik saygısı
düşük olmaya yatkındırlar. Kendilerini yetersizlik ve umutsuzluk
duygularını göstermeye eğilimlidirler. Çok titiz, mükemmeliyetçi,
aşırı sıkılgan, iş ile sürekli uğraşları ve aşırı sorumluluk duyguları
olan kişilerdir ve yeni durumlar karşısında kolaylıkla bocalarlar.
Hoşnutsuzluktan korkarlar, sessiz olmaya eğilimlidirler ve
başkalarının önünde genellikle olmamasına rağmen kolaylıkla ağlarlar.
Tereddüt, kararsızlık ve uyarıya duyarlılık, zaten bulunan emniyetsiz
duygularını yanlış tarafa yönlendirir.
Depresif kişilik bozukluğu olan hastaların kronik
yakınması mutsuzluktur. Başkalarıyla ilişkilerini, kendilerini ve
işlerini kötülerler, kendilerini eleştirir ve küçültürler.
Fizyonomileri mizaçlarına yansır; kötü postür, deprese yüz, boğuk ses
ve psikomotor retardasyon.
Psikoterapi depresif kişilik bozukluğu için seçilcek
tedavidir. Hastalar İçgörü-oryanteli psikoterapiye cevap verir, çünkü
gerçeği değerlendirmeleri iyidir, hastalıklarının psikodinamikleri
içerisinde İçgörü kazanabilirler ve kişiler arası ilişkilerine
etkileri olumlu olabilir. Tedavi muhtemelen uzun sürebilir.
-
Sadomazoistik Kişilik Bozukluğu; Bazı kişilik tipleri
sadizm ve mazoizm veya her ikisinin birlikte oluşturduğu elementlerle
karakterizedir.
Sadizim adı başkalarına acı çektirerek cinsel doyuma
ulaşma deneyimleri olan kişiler hakkında 18. yüzyılda yazı yazan
Marquis de Sade’ dan sonra verilmiştir, bu genelde seksüel zarar
vererek başkalarına acı çektirmeyi arzulamaktır.
Mazoizm 19. yüzyıl Avusturalyalı yazar Leopold Von
Sacher-Masoch’ dan sonra adlandırılmıştır, bu kendilerine acıyla
cinsel zarar verdiğinde cinsel hazzın ortaya çıkmasıdır.
Psikanalizi de içeren İçgörü oryantasyonlu psikoterapi
ile tedavi bazı vakalarda etkili olmaktadır.
-
Sadistik Kişilik Bozukluğu; sadistik kişilik bozukluğu
olan kişiler; erken erişkinlikte başlayan ve başkalarına doğru
yöneltilmiş zalim, küçültücü ve saldırgan davranışın yaygın durumunu
gösterir.
Sadistik kişilik bozukluğu olan kişiler başkalarının
önünde küçük düşürmeyi ve utandırmayı severler. Özellikle çocuklara
olağandışı sert bir şekilde disiplin uygular veya davranırlar. Genelde
sadistik kişilik bozukluğu olan kişiler şiddet, işkence, yaralama ve
silaha hayranlık duyarlar.
-
Genel Tıbbi Duruma Bağlı Kişilik Değişikliği; ICD–10’
da organik kişilik bozukluğu, postensefalik sendrom ve postkonfüzyonel
sendromu içeren beyin hastalığı, zedelenmesi ve işlev bozukluğuna
bağlı kişilik ve davranış değişikliği tanısı olarak yer almıştır.
Beyindeki yapısal hasar genelde kişilik değişikliğine
sebep olur. Kafa travması en yaygın olası sebeptir. Serebral
neoplazmlar ve damar zedelenmeleri özellikle temporal ve frontal lobta
olanlar, yaygın olan diğer sebeplerdir.
Duygu ve dürtülerin gösterilmesindeki kontrol
yetersizliği başlıca özelliğidir. Duygular karakteristik olarak labil
ve yüzeyeldir, buna rağmen öfori ve apati göze çarpabilir. Ayrıca
frontal lobla ilişkin olanlar, frontal lob sendromu olarak
adlandırılır, duygusuzluk ve apati belirgindir o andaki çevrelerinde
olup bitenle ilgisizlik karakteristiktir.
Sosyal ve yasal durumların sonuçlarını değerlendirme
yeteneği tipik olarak bozulmuştur. Temporal lob epilepsili insanlar
nöbetler süresince neşesizlik, hipergrafi, dine düşkünlük ve belirgin
saldırganlık gösterir.
Genel tıbbi duruma bağlı kişilik değişikliği olan
hastaların bilinci açıktır. Bilişsel işlevin hafif bozukluğu eşlik
eder, ancak entelektüel bozulma olmaz.
Kişilik değişikliği bozukluğunun sağaltımı şayet durum
tedavi edilebilirse altta yatan organik durumun tedavisini içerir.