MAKALELER
ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI
“Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri
kabul etmek için sabır, değiştirebileceğim şeyler için cesaret, ikisi
arasındaki farkı görmem için akıl ver”
Merkezi sinir sistemini
etkileyen kimyasallar psikoaktif madde olarak tanımlanırlar.
Bunlar düşünce, duygu ve davranışları değiştirirler.
Psikoaktif maddeler Maya, Aztek
ve Mısır gibi ilk medeniyetlerden beri kullanmaktadır. Bu dönemlerde;
çeşitli dini törenler bu “keyif verici” maddeler eşliğinde yapılmıştır.
Bununla birlikte; hazzı artırma, olumsuz duygular (üzüntü, endişe, öfke
gibi) ve fiziksel şikayetlerle (çeşitli ağrılar gibi) başa çıkma aracı
görevi de görmüşlerdir.
Tıbbi kavram olarak alkolizm
Magnus Huss tarafından 1849’da tanımlandı. Biyopsikososyal bir
hastalık olarak bağımlılık ise Jellinek tarafından 1960 yılında
açıklandı.
Psikoaktif maddeler; alkol, kenevir
(marihuana, esrar, haşhaş), opiatlar (eroin, kodein, morfin), kokain,
amfetaminler (speed, crystal), halüsinojenler (asit, LSD, PCP),
sakinleştiriciler (xanax, valium, atarax, diazem), uçucu maddeler
(tiner, bali, spreyler), steroidler, nikotin ve kafein olarak
ayrılırlar.
Bu maddeler; ağız yoluyla, enjekte veya
inhale edilerek alınabilirler. Alkol ve nikotin, kullanımı en yaygın
psikoaktif maddelerdir. Marihuana ve kokain kullanımında 1993 yılından
itibaren anlamlı artış gözlemlenmektedir. Alkol kötüye kullanım ve
bağımlılık yaşamboyu yaygınlık oranı %13.8, madde kötüye kullanım ve
yaşamboyu yaygınlık oranı ise %6.2 olarak saptanmıştır. Psikoaktif madde
kullanım yaşı 6’ya kadar düşmüştür. Erkekler kadınlara oranla 2 kat daha
fazla kullanım yaygınlığı göstermektedir. Hastalığın ortaya çıkmasında
genetik etmenler risk oranını 3-4 kat artırmaktadır.
Bağımlılık kendini özellikle tolerans
artışı (kişinin zaman içinde artan alkol&madde tüketimi) ve yoksunluk
belirtileri (alkol&madde alınmadığı takdirde yaşanan titreme, bulantı,
kusma, uykusuzluk, baş ağrıları gibi fiziksel belirtiler) ile gösterir.
Bununla birlikte kontrol kayıpları, hafıza kayıpları, davranış
değişiklikleri ve işlevsellik kaybı gözlemlenir.
Kötüye kullanım bağımlılık sürecinde
bir önceki basamaktır. Bu aşamada kişiler sorumluluklarını ihmal etmeye
ve risk içeren davranışlar içinde bulunmaya başlarlar. Bunun sonucunda,
bu dönemin özelliğini oluşturan yasal ve sosyal sorunlar baş gösterir.
Bağımlılık sinsi bir hastalıktır. Gorski
(1986) bağımlılık sürecini 3 aşamada değerlendirmiştir:
1-
yoksunluk aşaması; ilk
5 yılı kapsamaktadır. Bu dönemde tolerans %50 artar. “Akşamdan kalma”
hali sıklık kazanır. Kişi belli dönemlerde kendini alkol veya maddeden
uzak tutarak hastalığı kontrol etmeye çalışır.
2-
kontrol kayıpları aşaması;
ilk 10 yılı kapsamaktadır. Kişinin mesleki, sosyal ve fiziksel
performansı düşer. Sosyal baskılar artar. Prestij kayıpları jestlerle
telafi edilir. Alkol veya madde kullanmak için “ortam oluşturulur”.
3-
biyopsikososyal hasar
aşaması; iş kaybı, ayrılık, boşanma gibi problemler başgösterir.
Bununla birlikte fiziksel (özellikle karaciğer problemleri) ve
psikiyatrik problemler yaşanır.
Bağımlılık bir yaşam biçimidir! Kaçınma ile
başlar. Kişi gizli gizli alkol almak veya madde kullanmak için sosyal
yaşam alanını terkeder. Uzaklaşır. Zihinsel ve fiziksel kayıplar baş
göstermeye başlar. Zaman içinde kişinin hayatı bağımlılık etrafında
şekillenir. Kişi artık kullandığı psikoaktif maddeye esir düşmüştür ve
çöküş yaşamaktadır.
Bağımlılık; mesleki ve sosyal kayıpları
yanısıra ciddi fiziksel ve ruhsal sorunları da beraberinde
getirmektedir. Fiziksel hastalıklar arasında hipertansiyon, kalp
hastalıkları, karaciğer problemleri, gastrointestinal hastalıklar,
enfeksiyonlar, kanser, cinsel işlev bozuklukları, kronik baş ağrıları,
uyku bozuklukları ve amnestik hastalıklar sayılabilir. Bununla birlikte;
anksiyete bozuklukları, duygudurum bozuklukları ve psikotik bozukluklar
gibi ağır psikiyatrik hastalıkları beraberinde getirmektedir.
Bağımlılık; genetik, psikolojik (dürtü
kontrol problemi, duygusal değişkenlik, düşük früstürasyon seviyesi
gibi) ve sosyal etmenler (öğrenme gibi) etrafında oluşan bir
hastalıktır. Tek bir neden hastalığı açıklamaz.
Bağımlılık tedavisi her
psikiyatrik/psikolojik hastalıkta olduğu gibi “süreç” gerektirir. Kişi
hastalığı kabul etmeli ve tedaviye teslim olmalıdır. Aile ve yakınların
hastalık hakkında bilgilendirilmeleri ve tedaviye dahil edilmeleri
önemlidir. Hastane yatışı ve ayaktan takip olarak tedavi 2 aşamada devam
eder. İlaç tedavisi, bireysel ve grup terapi desteği tedavi sürecinin
temel noktalarıdır.
Bağımlılık bir hastalıktır ve her hastalık
gibi tedavi edilebilir.
Uzm.Psk.Mine Karagözoğlu
|