Ergenlik dönemi; “erinlik” adı verilen hormonal gelişim ile başlamaktadır. Genç kızlarda mens, erkeklerde ejakülasyon başlangıcı esas olmakla beraber, diğer cinsel özellikler (tüylenme, ses kalınlaşması, gögüslerin büyümesi gibi) ortaya çıkmaktadır (Dacey ve Travers, 1999).
“Fırtınalı bir dönem” olarak ifade edilen ergenlik dönemi, çeşitli teorisyenler tarafından farklı açılardan incelenmiştir.
Bunlardan Erik Erikson, oluşturmuş olduğu psikososyal gelişim basamaklarında, ergenin temel sorunsalını “kimlik krizi” olarak belirtmiştir. Bireyselleşme adına ilk adımlarını atmakta olan ergen, kendini ailesinden bağımsız olarak konumlandırma çabası içine girmektedir. Diğer önemli bir teorisyen olan Jean Piaget, zihinsel gelişimi şekillendirdiği kuramında, ergenlik döneminde “soyut düşüncenin gelişimini” vurgulamıştır. Elkind ise “ergenlik benmerkezciliği” kavramı altında ergen davranışını incelemiştir (Dacey ve Travers, 1999). Bir ergen için sadece kendisi önemlidir. Bir ergenin acısı kadar büyük bir acı, sevinci kadar büyük bir sevinç yoktur. Ergen, her şeye herkesten daha fazla duyarlıdır ve kimse onu anlamamaktadır. Ergen “abartma” eğilimi göstermektedir. Her an, herkes tarafından izlenmektedir. Herkes ona bakmaktadır. Aslında son derece kırılgan olan ergen, kendini tekrar güçlü hissetmek adına, tarihi ve hayal ürünü kahramanlar, şarkıcılar ile kendini özdeşleştirmektedir (Parman, 2000).
Ergenlik döneminde psikososyal gelişime bakılacak olursa “arkadaş ilişkileri”nin ne denli önem kazandığı görülmektedir. Ailesinden ayrılan ergen, arkadaşlarına dönecektir. Bu ilişki onun gelişiminde çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Bir ergen için arkadaş grubu; agresif dürtülerin kontrol edildiği, duygusal ve sosyal destek alınan, sosyal becerilerin geliştirildiği, cinsiyete dair davranışların öğrenildiği, değerlerin güçlendirildiği, benlik değerinin oluşturulduğu yerdir. Bununla birlikte, ergenlikte ortaya çıkan “çete davranışı” dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Uyuşturucu kullanımı, çeşitli illegal davranışlar açısından çeteler, zararlı arkadaş grupları olarak üzerine eğilinmesi gereken bir noktadır (Kaplan ve Sadock, 1998).
Cinsel davranışın geliştiği ergenlik döneminde, cinsel eğitim tabii ki de önem kazanmaktadır. Dürtüsel taşkınlığın yoğun yaşandığı bu dönemde ergenlerin, birçok cinsel yolla bulaşan hastalık ve istenmeyen hamilelikler gibi zararlara açık oldukları kabul edilmektedir. Dolayısıyla eğitim ve gözetim çok önemli olmaktadır (Kaplan ve Sadock, 1998).
Ergenlik döneminde görülen psikiyatrik bozukluklar
Depresyon; kendini depresif duygudurum ve haz eksikliği ile gösteren klinik bir tablodur. Bunun yanında; sinirlilik, enerji eksikliği, halsizlik, huzursuzluk, suçluluk, uyku ve yeme düzenindeki bozulma görülmektedir. Ergenlik döneminde depresyon, kendini daha çok öfkeli duygudurum şeklinde göstermektedir (Kaplan ve Sadock, 1998).
Yeme Bozuklukları; kişinin yemek ile arasındaki disfonksiyonel ilişki çevresinde konumlanmaktadır. Kişi; ya çok az yemekte, ya çok yiyip kusmakta veya aşırı egzersiz ile telafi etme çabasına girmekte, veya kontrolsüz bir şekilde sürekli yemek yemekte ve başarısız diyetlerle kilo vermeye çalışmaktadır (Kaplan ve Sadock, 1998). Çeşitli alt gruplarda incelenen yeme bozukluklarının başlangıç zamanı ergenlik olarak gösterilmiştir. Çocuksu bedenin terkedildiği ve bireyselliğin oluşturulmaya çalışıldığı ergenlik, bu hastalık açısından son derece uygun bir zemin oluşturmaktadır (Parman, 2000). Yeme bozuklukları tedavi edilmedikleri takdirde ölüme kadar varan ciddi sağlık sorunları oluşturmaktadır.
Davranım Bozukluğu; çocuklukta başlayan, ergenlikte devam eden ve yetişkinlikte “antisosyal kişilik bozukluğu” adı altında ifade edilen sosyal normlarla uyumsuz, illegal davranışları içermektedir. Buna göre; insanlara ve hayvanlara zarar verme, mülk ve kamu malına zarar verme, hırsızlık, sürekli yalan söyleme ve kuralların devamlı şekilde çiğnenmesi; davranım bozukluğunu göstermektedir. Ergenlik, “şiddetli” bir dönemdir. Fakat; ergenin, toplumsal kurallarla uyumsuz davranışları, sadece ve sadece “delikanlılık, delilik” olarak değerlendirilmemelidir. Altta yatan sorun ihmal edilmemelidir (Amerikan Psikiyatrri Derneği, 1994).
Alkolve Madde Kötüye Kullanımı ve Bağımlılık; yine, temelleri ergenlikte atılan sinsi hastalıklardır. Artan bir şekilde, daha fazla “o maddeye” ihtiyaç duymak ve bırakıldığında yoğun fiziksel ve psikolojik rahatsızlık yaşamak olarak ifade edilen “bağımlılık”, “kötüye kullanım” basamağından sonra gelişmektedir ki bu dönem de ergenlikte yaşanmaktadır. Kullanılan madde (alkol, esrar, xtacy vb.); iş, okul, sosyal hayat alanlarında problem oluşturmakta, legal problemler gelişmekte, ve kişi, tehlike olasılığı olan durumlarda, madde kullanarak, kendinin ve yanındakilerinin hayatlarını tehlikeye atacak davranışlar göstermektedir (Galanter ve Kleber, 1999).
Psikotik Bozukluklar; düşünce bozuklukları olarak tanımlanmaktadırlar. Kişinin gerçeklik ilişkisi ciddi anlamda zarara uğramıştır. “Normal” düşünememekte, konuşamamakta, hareket edememektedir. Kişi, “tuhaf”laşmıştır. Ergenlik dönemi -içine, geç ergenlik çağı olarak kabul edilen, 18-25 yaş arasını da aldığımızda- psikotik bozuklukların ilk ataklarının yaşandığı zaman olarak belirtilmiştir (Kaplan ve Sadpock, 1998). İçe kapanık, asosyal duruş, felsefe ve din ile aşırı uğraş, obsesif davranışlar; özellikle ailede bu tip bir hastalık varsa, dikkate alınmalı, “ergenlik bunalımı” olarak atlanmamalı ve profesyonel yardım alınmalıdır.
İntihar; ergenlik döneminde, 15-24 yaşları arasında hızla artmaktadır. Daha önceki intihar teşebbüsü, aile intihar hikayesi, depresyon, alkol kötüye kullanımı veya bağımlılığı, psikotik bozukluk, sosyal destek yetersizliği, yalnız olmak, boşanmış olmak; intihar risk faktörleri arasında belirtilmektedir. Erkeklerin intihar girişimleri kadınlara oranla 3 kat daha fazla ölümle sonuçlanmaktadır. Kadınlar ise erkeklere oranla 3 kat daha fazla intihar teşebbüsünde bulunmaktadır.
“Sınırlar”; ergenlik döneminde bir diğer sorunsal olarak karşımıza çıkmaktadır. Ergen; ilgi alanları, giyim tarzı, fikirleri, savundukları, idealleri, karşı oldukları, cinselliği açısından sınırlarını oluşturmakta ve yetişkin birey olmanın adımını atmaktadır. Bu anlamda; “taciz” ilk akla gelen olmaktadır. Sınırların her anlamda ihlali olarak düşünebileceğimiz taciz (sözel, fiziksel, duygusal, cinsel) konusunda ergenlerin bilgilendirilmesi çok önemlidir (Van der Kolk, McFarlane ve Weisaeth; 1996).
Uzm.Psk. Mine Karagözoğlu
Kaynaklar
American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 4th ed. Text Revision. American Psychiatric Press, Washington, 1994.
Dacey, JS & Travers, JF. Human Development: Across the Life Span, 4th ed. Mc Graw Hill Companies, Inc. New York, 1999.
Galanter, WM & Kleber, HD (editörler). Textbook of Substance Abuse Treatment, 2nd ed. American Psychiatric Press, Washington, 1999.
Kaplan, HI & Sadock, BJ. Synopsis of Psychiatry. Behavioral Sciences/ Clinical Psychiatry, 8th ed. Lipponcott Williams & Wilkins, Baltimore, 1998.
Parman, T. Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, 2. basım. Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2000.
Van der Kolk, BA, McFarlane, AC, & Weisaeth, L. Traumatic Stress: The Effects of Overwhelming Experience on Mind, Body, and Society. Guilford Press, New York, 1996.