D Psikiyatri Psikoterapi

  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Ekibimiz
    • Foto Albümü
    • Hazırlayanlar
  • Psikiyatri
    • Hastalıklar
    • Tedaviler
    • Psikiyatride Önemli Kişiler
    • Genel Psikiyatri
    • Kaynakça
  • Psikoterapi
  • Makaleler
  • Dünyaya Yön Verenler
  • Blog
  • İletişim
Randevu
  • Anasayfa
  • Tedaviler
  • Psikoterapiler
  • Gerçek Özgüven Nedir?
31 Ekim 2025 Cuma / Kategori Psikoterapiler, Psikoterapi

Gerçek Özgüven Nedir?

Özgüven, modern psikolojinin en çok tartışılan kavramlarından biridir. Kimi zaman bir duruş, kimi zaman bir ses tonu, kimi zaman ise bir karar verme biçimi olarak karşımıza çıkar. Ancak “gerçek özgüven” dediğimizde yalnızca dışa vurulan bir tavırdan değil, içsel bir denge halinden söz ederiz. Bu denge bireyin kendini tanıması, sınırlarını bilmesi, eksiklerini kabul etmesi ve tüm bunlara rağmen kendini değerli hissetmesiyle ilgilidir. Gerçek özgüven bir maskenin ardına saklanmaz; tam tersine, maskesiz kalabilme cesaretidir.

Özgüvenin en büyük yanılgılarından biri onun yüksek sesle konuşmak, iddialı olmak ya da her ortamda öne çıkmakla karıştırılmasıdır. Oysa bu davranışlar, çoğu zaman özgüven eksikliğinin birer telafisi olabilir. Gerçek özgüven sessiz kalabilmeyi de içerir. Bir tartışmada haklı olduğunu bildiği halde susabilmek, bir ortamda herkesin onayını almaya ihtiyaç duymadan var olabilmek, bir başarısızlığı kabul edip onunla barışabilmek… Bunlar özgüvenin sessiz ama güçlü göstergeleridir.

Psikolojik olarak özgüven, bireyin kendilik algısıyla doğrudan ilişkilidir. Kendilik algısı kişinin kendini nasıl gördüğü, nasıl tanımladığı ve bu tanımlamaya ne kadar değer biçtiğiyle ilgilidir. Bu algı çocuklukta başlar. Bir çocuğun ebeveynlerinden aldığı geri bildirimler onun kendilik algısını şekillendirir. Sürekli eleştirilen, küçümsenen ya da görmezden gelinen bir çocuk zamanla kendini yetersiz ve değersiz hissetmeye başlar. Bu his yetişkinlikte özgüven eksikliği olarak karşımıza çıkar. Tam tersine, desteklenen, dinlenen ve duyguları ciddiye alınan bir çocuk, kendini değerli hisseder ve bu değer duygusu, onun özgüveninin temelini oluşturur.

Ancak özgüven yalnızca çocuklukta şekillenip sabit kalan bir yapı değildir. Yaşam boyunca değişebilir, gelişebilir ya da zayıflayabilir. Bir travma, bir başarısızlık, bir ihanet ya da bir kayıp, özgüveni sarsabilir. Aynı şekilde bir başarı, bir destek, bir içsel keşif ya da bir terapi süreci özgüveni yeniden inşa edebilir. Bu nedenle özgüven dinamik bir yapıdır. Onu sabit bir özellik gibi görmek, bireyin gelişim potansiyelini göz ardı etmek olur.

Gerçek özgüvenin bir diğer boyutu, bireyin kendi duygularıyla kurduğu ilişkidir. Korku, utanç, kıskançlık, öfke gibi zorlayıcı duygularla yüzleşebilmek, onları bastırmadan kabul edebilmek, özgüvenin önemli bir göstergesidir. Çünkü özgüvenli birey yalnızca olumlu duygulara sahip olduğunu iddia etmez, olumsuz duygularını da sahiplenir. Bu sahiplenme, onun kendine karşı dürüst olmasını sağlar. Dürüstlük ise özgüvenin temelidir. Kendine yalan söyleyen bir birey dışarıya ne kadar güçlü görünürse görünsün içsel olarak kırılgandır.

Toplumsal olarak özgüven çoğu zaman başarıyla eşleştirilir. İyi bir kariyer, etkileyici bir fiziksel görünüm, sosyal çevrede kabul görme gibi dışsal başarılar, özgüvenin göstergesi olarak sunulur. Oysa bu başarılar özgüveni besleyebilir ama onun yerini tutamaz. Gerçek özgüven, başarısızlık anında da kendini gösterir. İşini kaybettiğinde, bir ilişki sona erdiğinde, bir hedefe ulaşamadığında… Bu anlarda bireyin kendine verdiği değer onun özgüveninin gerçek boyutunu ortaya koyar.

Özgüvenin bir başka önemli bileşeni sınır koyabilme becerisidir. Hayır diyebilmek, bir talebi reddedebilmek, bir ilişkiyi sonlandırabilmek, bir ortamdan uzaklaşabilmek… Tüm bunlar bireyin kendi değerini koruma çabasıdır. Gerçek özgüven, başkalarını memnun etme uğruna kendinden vazgeçmemeyi içerir. Bu bencillik değil özsaygıdır. Öz saygı, özgüvenin içsel sesi gibidir. “Ben buna layığım”, “Benim sınırlarım var”, “Benim duygularım önemli” diyebilmek, özgüvenin en somut ifadeleridir.

Psikoterapi süreçlerinde özgüven sıkça ele alınan bir temadır. Danışanlar çoğu zaman özgüven eksikliği nedeniyle ilişkilerinde, iş hayatlarında ya da kişisel gelişimlerinde zorlanırlar. Terapist, bireyin kendilik algısını keşfetmesine, geçmiş deneyimlerini anlamlandırmasına ve içsel kaynaklarını fark etmesine yardımcı olur. Bu süreçte birey kendine dair yeni bir bakış açısı geliştirir. Bu bakış açısı, onun özgüvenini yeniden yapılandırmasını sağlar. Terapide özgüven bir hedef değil, bir yolculuktur. Her adımda birey kendine biraz daha yaklaşır.

Gerçek özgüvenin bir diğer göstergesi başkalarının başarılarını takdir edebilme becerisidir. Kıskanmadan, küçümsemeden, rekabet etmeden… Başkasının parladığı bir anda onun ışığını görebilmek, kendi ışığını da tanımayı gerektirir. Özgüvenli birey başkasının başarısını tehdit olarak görmez, ilham olarak görür. Bu bakış açısı onun ilişkilerini daha sağlıklı ve destekleyici hale getirir. Çünkü özgüven yalnızca bireyin kendisiyle değil, başkalarıyla kurduğu ilişki biçimiyle de ilgilidir.

Özgüvenin en derin katmanlarından biri kırılganlıkla barışabilmektir. Brené Brown’un deyimiyle; kırılganlık cesaret ister. Gerçek özgüven bu cesareti gösterebilmektir. “Yetersiz hissediyorum”, “Korkuyorum”, “Yanıldım”, “Yardım istiyorum” diyebilmek… Bu ifadeler özgüvenin zayıflık değil, güç olduğunu gösterir. Çünkü özgüvenli birey mükemmel olmak zorunda hissetmez. Hatalarını kabul eder, eksiklerini görür, yardım alır ve gelişir. Bu gelişim süreci onun özgüvenini daha da derinleştirir.

Sosyal medya çağında özgüven daha da karmaşık bir hale gelmiştir. Filtrelenmiş hayatlar, sürekli onay arayışı, beğeni sayısıyla ölçülen değer… Tüm bunlar bireyin gerçek özgüvenini gölgeleyebilir. Gerçek özgüven dışsal onaylara ihtiyaç duymadan var olabilmektir. Bir paylaşımın kaç beğeni aldığı değil, o paylaşımın birey için ne ifade ettiği önemlidir. Özgüvenli birey kendini başkalarının gözünden değil, kendi içsel pusulasından değerlendirir. Bu pusula onun değerlerini, inançlarını ve duygularını içerir.

Kadın psikolojisi açısından özgüven toplumsal rollerle sıkça çatışır. “İyi kadın”, “fedakar eş”, “mükemmel anne” gibi kalıplar kadının özgüvenini şekillendirebilir. Bu kalıplar kadının kendi ihtiyaçlarını bastırmasına, sınırlarını ihmal etmesine ve kendini değersiz hissetmesine neden olabilir. Gerçek özgüven bu kalıpları sorgulayabilmeyi, kendi kimliğini tanımlayabilmeyi ve bu tanımı savunabilmeyi içerir. Kadın kendi sesini bulduğunda, özgüveni de onunla birlikte güçlenir.

Erkek psikolojisinde ise özgüven çoğu zaman güçle eşleştirilir. Güçlü olmak, duygularını göstermemek, kontrolü elinde tutmak… Bu beklentiler erkeğin kırılganlığını bastırmasına ve özgüvenini dışsal başarılarla tanımlamasına neden olabilir. Oysa gerçek özgüven duygularla temas kurabilmeyi, yardım istemeyi, başarısızlığı kabul edebilmeyi ve kontrolü bırakabilmeyi içerir. Çünkü gerçek özgüven kontrolü elinde tutmak değil, kontrolü bırakabilme cesaretidir. Bu cesaret bireyin kendine duyduğu güvenin en derin göstergesidir. “Her şeyi bilmek zorunda değilim”, “Her zaman güçlü olmak zorunda değilim”, “Bazen yönümü kaybedebilirim” diyebilmek özgüvenin olgunlaşmış halidir.

Gerçek özgüven bireyin kendini tanıma sürecinde şekillenir. Bu süreç, zaman alır. Sabır, cesaret ve içsel bir merak gerektirir. “Ben kimim?”, “Ne istiyorum?”, “Neye inanıyorum?”, “Nerede durmak istiyorum?” gibi sorular, özgüvenin temel taşlarını oluşturur. Bu sorulara verilen dürüst yanıtlar, bireyin kendine olan güvenini pekiştirir. Çünkü özgüven yalnızca kendini beğenmek değil, kendini anlamaktır. Anlamak, kabul etmeyi; kabul etmek ise sevmeyi getirir. Kendini seven birey, başkalarının sevgisine bağımlı hale gelmez. Bu bağımsızlık, özgüvenin en güçlü halidir.

Özgüvenli birey risk alabilir. Yeni bir işe başlayabilir, bir ilişkiye adım atabilir, bir hayalini gerçekleştirmek için harekete geçebilir. Bu riskler onun başarısızlık ihtimalini göze alabilmesini sağlar. Çünkü özgüven başarısızlıktan korkmamak değil, başarısızlıkla başa çıkabilme becerisidir. Bu beceri bireyin esnekliğini artırır. Esnek birey değişime açık olur. Değişim gelişimi getirir. Gelişim ise özgüveni besler. Böylece özgüven bir döngü haline gelir: risk → deneyim → öğrenme → gelişim → özgüven.

Gerçek özgüven mütevazılıkla da iç içedir. Kendini üstün görmeden, başkalarını küçümsemeden, kendi değerini bilerek var olabilmek… Bu mütevazı duruş bireyin içsel gücünü gösterir. Çünkü özgüvenli birey kendini kanıtlama ihtiyacı hissetmez. Onun varlığı zaten bir kanıttır. Bu varlık sessiz ama etkili bir şekilde kendini gösterir. Bir ortamda dikkat çekmeden de fark edilmek özgüvenin zarif halidir.

Özgüven aynı zamanda bireyin yaşamla kurduğu ilişkiyi de etkiler. Hayata karşı duyulan güven bireyin kendine duyduğu güvenle paraleldir. “Hayat zor ama ben bu zorluğun içinde var olabilirim” diyebilmek, özgüvenin yaşamla bütünleşmiş halidir. Bu bütünleşme bireyin umut duygusunu besler. Umut, özgüvenin kardeşidir. Umut eden birey harekete geçer. Harekete geçen birey deneyim kazanır. Deneyim, özgüveni pekiştirir. Böylece özgüven yaşamın içinde büyür.

Gerçek özgüven yalnızlıkla da barışabilmeyi içerir. Tek başına kalabilmek, sessizlikle baş başa olabilmek, kendi iç sesini dinleyebilmek… Bu yalnızlık bireyin kendini tanıma sürecinde önemli bir rol oynar. Çünkü özgüvenli birey yalnız kaldığında da kendini değerli hisseder. Onun değeri başkalarının varlığına bağlı değildir. Bu bağımsızlık, özgüvenin en özgür halidir.

Özgüven aynı zamanda bireyin seçimleriyle de ilgilidir. Ne giyeceğini, ne söyleyeceğini, kimlerle vakit geçireceğini, hangi yolda ilerleyeceğini… Tüm bu seçimler, bireyin kendine duyduğu güveni yansıtır. Gerçek özgüven başkalarının beklentilerine göre değil, kendi değerlerine göre seçim yapabilmektir. Bu seçimler bireyin kimliğini şekillendirir. Kimliğini sahiplenen birey özgüvenli bir duruş sergiler.

Gerçek özgüven kendini sevmekle başlar. Bu sevgi, narsistik bir hayranlık değil; şefkatli bir kabul halidir. “Eksiklerimle, hatalarımla, duygularımla, geçmişimle… kendimi seviyorum” diyebilmek, özgüvenin en derin ifadesidir. Bu sevgi, bireyin kendine karşı nazik olmasını sağlar. Nazik birey kendini yargılamaz; anlar. Anlayan birey gelişir. Gelişen birey özgüvenini derinleştirir.

Gerçek özgüven bir varoluş biçimidir. Dışarıdan gelen onaylara ihtiyaç duymadan, kendi içsel değerini bilerek yaşamak… Bu yaşam biçimi bireyin hem kendine hem de dünyaya karşı daha açık, daha cesur ve daha şefkatli olmasını sağlar. Çünkü özgüvenli birey yalnızca kendini değil, başkalarını da değerli görür. Bu değer duygusu ilişkileri besler, toplumu güçlendirir ve yaşamı daha anlamlı kılar.

Ve belki de en önemlisi: Gerçek özgüven, öğrenilebilir bir beceridir. Her birey kendi yolculuğunda bu beceriyi geliştirebilir. Bu yolculuk sabır ister, cesaret ister, merak ister. Ama en çok da kendine karşı şefkat ister. Çünkü özgüven kendine inanmakla değil, kendine şefkat göstermekle başlar.

  • Tweet
Tagged under: Gerçek Özgüven, Gerçek Özgüven Nedir?, Özgüven

Bundan sonra ne okuyabilirsiniz?

Kadının Güç Yanılgısı
korku kültürü
Korku Kültürü: Güvende Olma Arzusu mu, Kontrol Edilme Mekanizması mı?
Çekirdek Değerleri Korumak

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konu Başlıkları

  • Dünyaya Yön Verenler
  • Genel Psikiyatri
    • Çocuk ve Ergen Psikiyatri & Psikoterapi
  • Hastalıklar – DSM-IV Sınıflandırılması
    • Anksiyete Bozuklukları
    • Başka Bir Yerde Sınıflandırılamayan Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Ruhsal Bozukluklar
    • Başka Yerde Sınıflandırılmamış Dürtü Denetim Bozuklukları
    • Cinsel Bozukluklar ve Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Cinsel İşlev Bozuklukları
      • Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Parafililer
    • Delirium, Demans, Amnestik ve Diğer Bilişsel Bozukluklar
    • Dissosiyatif Bozukluklar
    • Duygudurum Bozukluğu
    • Genellikle İlk Kez Bebeklik, Çocukluk ya da Ergenlik Döneminde Tanısı Konan Bozukluklar
    • İlişki Sorunları
    • Kişilik Bozuklukları
    • Klinik İlgi Odağı Olabilecek Durumlar
    • Madde Kullanımı İle İlişkili Bozukluklar
    • Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar
    • Somatofrom Bozukluklar
    • Uyku ve Uyku Bozuklukları
    • Uyum Bozuklukları
    • Yapay Bozukluklar
    • Yeme Bozuklukları
  • Makaleler
  • Psikiyatride Önemli Kişiler
  • Psikoterapi
  • Tedaviler
    • Biyolojik Tedaviler
      • EKT
      • İlaçlar
    • Psikoterapiler

En çok okunanlar

© 2025 D Psikiyatri Tüm hakları saklıdır.
Tasarım Uygulama SyberiumTechs

YUKARI