D Psikiyatri Psikoterapi

  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Ekibimiz
    • Foto Albümü
    • Hazırlayanlar
  • Psikiyatri
    • Hastalıklar
    • Tedaviler
    • Psikiyatride Önemli Kişiler
    • Genel Psikiyatri
    • Kaynakça
  • Psikoterapi
  • Makaleler
  • Dünyaya Yön Verenler
  • Blog
  • İletişim
Randevu
  • Anasayfa
  • Psikoterapi
  • Mahşerin Dört Atlısı: Eleştiri, Aşağılama, Savunmaya Geçme, Duvar Örme
07 Kasım 2025 Cuma / Kategori Psikoterapi, Psikoterapiler

Mahşerin Dört Atlısı: Eleştiri, Aşağılama, Savunmaya Geçme, Duvar Örme

eleştiri

İnsan ilişkilerinin en karmaşık, en derin ve en kırılgan alanlarından biri olan romantik ilişkiler yalnızca sevgiyle değil, aynı zamanda iletişimle de beslenir. Sevgi bir ilişkinin temelini oluşturabilir ancak bu temelin üzerine inşa edilen yapının sağlam kalabilmesi, o yapının nasıl kurulduğuna, nasıl korunduğuna ve nasıl onarıldığına bağlıdır. İşte tam da bu noktada ilişkilerin görünmeyen ama en etkili dinamiklerinden biri olan iletişim tarzı devreye girer. Ve bazı iletişim biçimleri ilişkilerin altını oyar, fark edilmediklerinde ise zamanla bir çöküşe neden olabilirler.

John Gottman, ilişkiler üzerine yaptığı uzun soluklu araştırmalarla tanınan bir psikolog olarak, bu çöküşün habercisi olan dört temel iletişim davranışını “Mahşerin Dört Atlısı” metaforuyla tanımlar: eleştiri, aşağılama, savunmaya geçme ve duvar örme. Bu dört davranış, bir ilişkinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini engelleyen, duygusal bağları zayıflatan ve zamanla kopuşlara neden olan güçlü göstergelerdir. Ancak bu atlılar yalnızca romantik ilişkilerde değil; arkadaşlık, aile ve iş ilişkilerinde de kendilerini gösterebilir. Onları tanımak, anlamak ve dönüştürmek yalnızca ilişkilerimizi değil, kendimizle olan bağımızı da iyileştirebilir.

Eleştiri bir davranışı değil, kişiliği hedef aldığında ilişkideki ilk çatlağı oluşturur. “Sen zaten hep böylesin”, “Hiçbir şeyi doğru yapamıyorsun” gibi ifadeler, karşı tarafın yalnızca yaptığı bir davranışı değil, tüm kişiliğini hedef alır. Bu tür eleştiriler karşılıklı anlayışı değil, savunmayı ve uzaklaşmayı tetikler. Oysa sağlıklı bir iletişimde davranışa odaklanmak ve duyguyu ifade etmek esastır. “Yemekten sonra bulaşıkları yıkamaman beni yalnız hissettiriyor” demek, hem duyguyu görünür kılar hem de çözüm için bir kapı aralar. Eleştirinin dönüştürülmüş hali, ihtiyaçların açıkça ifade edildiği, suçlamadan uzak bir iletişimdir.

Aşağılama ise ilişkilerdeki en yıkıcı atlıdır. Alay, küçümseme, göz devirme, mimiklerle küçültme, iğneleyici espriler ya da zekâyı, görünüşü, karakteri hedef alan sözler… Bunların her biri karşı tarafın değerini sorgulamasına neden olur. Aşağılama yalnızca bir tartışma anında değil, gündelik yaşamın içinde de sinsice yer bulabilir. “Senin gibi biriyle nasıl evlendim bilmiyorum” gibi bir cümle yalnızca bir öfke anı değil, aynı zamanda ilişkinin temelini sarsan bir dinamittir. Aşağılama karşılıklı saygının yok olduğu, eşitliğin bozulduğu bir zeminde filizlenir. Ve bu zemin sevginin değil, korkunun, utancın ve değersizlik hissinin beslendiği bir alandır.

Savunmaya geçme çoğu zaman anlaşılmama korkusunun bir sonucudur. Eleştirildiğini hisseden birey kendini korumak için savunmaya geçer. Ancak bu savunma çoğu zaman karşı tarafı duymaz hale gelmekle sonuçlanır. “Ben öyle demek istemedim”, “Sen de geçen gün aynısını yaptın” gibi cümleler sorumluluğu üstlenmek yerine suçu karşı tarafa atar. Bu da iletişimi tıkar. Savunma görünürde bir koruma kalkanı gibi dursa da aslında duygusal bağın zayıflamasına neden olur. Çünkü savunma empatiyi engeller. Oysa ilişkilerde en çok ihtiyaç duyulan şey anlaşılmak kadar anlamaya da gönüllü olmaktır.

Ve son olarak duvar örme… Tartışma sırasında fiziksel ya da duygusal olarak uzaklaşmak, göz teması kurmamak, sessiz kalmak, ortamdan çıkmak ya da tamamen kapanmak… Duvar örme çoğu zaman yoğun stresin, duygusal yükün ya da çaresizliğin bir sonucudur. Ancak bu davranış karşı taraf için terk edilme, yok sayılma ya da değersizlik hissini tetikler. Duvar örme ilişkinin akışını kesintiye uğratır. İletişim durduğunda bağ da zayıflar. Oysa duvar örmek yerine “Şu an kendimi çok dolmuş hissediyorum, biraz zaman isteyebilir miyim?” demek hem kendini hem karşı tarafı koruyan bir yaklaşım olur.

Bu dört atlı ilişkilerde zamanla birikir. Başlangıçta küçük çatışmalar gibi görünen durumlar tekrarlandıkça bir iletişim biçimine dönüşür. Ve bu biçim ilişkinin ruhunu şekillendirir. Eleştirinin yerini anlayış, aşağılama yerine saygı, savunma yerine sorumluluk alma, duvar örme yerine açık iletişim geçtiğinde; ilişkiler yalnızca sürmekle kalmaz, derinleşir, güçlenir ve dönüştürücü bir alan haline gelir.

Peki bu dört atlıyı nasıl fark ederiz? Ve daha önemlisi nasıl dönüştürürüz?

İlk adım farkındalıktır. İlişkilerdeki tekrar eden döngüleri gözlemlemek, hangi anlarda hangi atlıların devreye girdiğini fark etmek önemlidir. Örneğin, her tartışmada kendinizi savunurken buluyorsanız bu bir alışkanlık haline gelmiş olabilir. Ya da partnerinizin her eleştirisini aşağılama olarak algılayıp duvar örüyorsanız, bu da geçmiş deneyimlerin bugüne yansıması olabilir. Farkındalık yalnızca karşı tarafı değil, kendimizi de gözlemlemeyi gerektirir. Çünkü bu dört atlı yalnızca bir tarafın değil, ilişkinin bütününün içinde hareket eder.

İkinci adım niyettir. İlişkiyi onarmak, dönüştürmek ya da derinleştirmek için bir niyet taşımak, bu niyeti açıkça ifade etmek ve bu doğrultuda adımlar atmak gerekir. “Ben bu ilişkiyi daha sağlıklı bir hale getirmek istiyorum” demek, hem kendinize hem karşınızdakine bir davet sunar. Bu davet suçlamadan değil, samimiyetten beslenir.

Üçüncü adım ise pratik yapmaktır. Sağlıklı iletişim doğuştan gelen bir yetenek değil, öğrenilen ve geliştirilen bir beceridir. Eleştiri yerine ihtiyaçları dile getirmek, aşağılama yerine takdir etmek, savunma yerine sorumluluk almak, duvar örmek yerine duyguları ifade etmek… Bunların her biri zamanla geliştirilebilecek becerilerdir. Ve bu beceriler yalnızca ilişkileri değil, bireyin kendisiyle olan bağını da güçlendirir.

İlişkiler birer aynadır. Karşımızdakinde gördüğümüz, çoğu zaman içimizde taşıdığımızdır. Eleştirdiğimiz, aşağıladığımız, karşısında savunmaya geçtiğimiz ya da duvar ördüğümüz her şey bir yanımızla temas halindedir. Bu yüzden Mahşerin Dört Atlısı’nı yalnızca bir iletişim sorunu olarak değil, aynı zamanda bir içsel yolculuk olarak da görebiliriz. Bu yolculuk kendimizi tanıma, geçmiş yaralarımızı fark etme ve şefkatle dönüştürme sürecidir.

Özellikle çocukluk deneyimleri bu dört atlıyla olan ilişkimizi şekillendirir. Sürekli eleştirilen bir çocuk, yetişkinliğinde ya eleştiren olur ya da eleştiriden kaçar. Aşağılanan bir çocuk ya kendini yetersiz hisseder ya da başkalarını küçümseyerek güç kazanmaya çalışır. Savunmaya geçmek çoğu zaman anlaşılmayan bir çocuğun hayatta kalma stratejisidir. Duvar örmek ise duygusal olarak güvende hissetmeyen bir çocuğun kendini koruma biçimidir. Bu yüzden bu dört atlıyla çalışmak aynı zamanda içimizdeki çocuğu da iyileştirmek anlamına gelir.

İlişkilerdeki dönüşüm karşı tarafın değişmesiyle değil, ilişkinin içinde bir tarafın dönüşmesiyle başlar. Çünkü her değişim ister istemez karşılıklı bir etki yaratır. Bir taraf eleştiri yerine duygusunu ifade etmeye başladığında, diğer taraf da savunma yerine dinlemeye daha açık hale gelir. Bir taraf aşağılama yerine takdir etmeye başladığında, diğer taraf da kendini daha değerli hisseder. Ve bir taraf duvar örmek yerine duygularını paylaşmaya başladığında, diğer taraf da bağ kurmaya cesaret eder.

Bu dönüşüm sürecinde en önemli destekçilerden biri duygusal regülasyon becerisidir. Tartışma anlarında yükselen kalp atışları, sıkışan nefesler, gerilen kaslar… Bunların her biri bedenin “tehlike” algısıyla verdiği tepkilerdir. Bu tepkiler fark edilmediğinde iletişim otomatikleşir. Sesler yükselir, kelimeler keskinleşir, beden uzaklaşır. Oysa bu anlarda bir duraklama yaratmak, bedeni sakinleştirmek ve duyguyu fark etmek iletişimin yönünü değiştirebilir. “Şu an çok öfkeliyim ve sağlıklı düşünemiyorum, biraz sakinleşip konuşmak istiyorum” demek hem kendine hem ilişkiye bir alan açmaktır.

Mahşerin Dört Atlısı’nı dönüştürmek yalnızca bir iletişim tekniği değil, aynı zamanda bir duygusal olgunluk sürecidir. Bu süreçte birey kendi tetikleyicilerini tanır, geçmiş yaralarıyla yüzleşir ve daha bilinçli seçimler yapmaya başlar. Bu da ilişkide güvenin, açıklığın ve şefkatin artmasına neden olur. Çünkü sağlıklı bir ilişki yalnızca mutlu anların değil, zor anların da birlikte aşılabildiği bir alandır.

Bu noktada ilişkilerde “onarım girişimleri” kavramı da önem kazanır. Onarım girişimi, bir tartışma sırasında ya da sonrasında ilişkiyi yeniden rayına oturtmak için yapılan küçük ama etkili adımlardır. Bir espri, bir dokunuş, bir özür, bir içtenlik… Bunların her biri ilişkinin duygusal bağını yeniden kurmak için bir fırsattır. Gottman’a göre, başarılı ilişkilerde bu onarım girişimleri daha sık yapılır ve karşılıklı olarak kabul edilir. Yani mesele hiç tartışmamak değil; tartışmalardan sonra nasıl bir yol izlendiğidir.

İlişkilerdeki bu dört atlı bazen bir anda değil zamanla belirir. Başlangıçta göz ardı edilen küçük eleştiriler zamanla aşağılama biçimine dönüşebilir. Savunmalar duvarlara evrilebilir. Bu yüzden erken fark etmek, küçükken müdahale etmek ve ilişkiyi besleyen davranışları artırmak önemlidir. Çünkü her ilişki bir ekosistem gibidir. Ne ekersek onu biçeriz. Eleştiri ektiğimizde kırgınlık, aşağılama ektiğimizde uzaklık, savunma ektiğimizde yalnızlık, duvar ördüğümüzde sessizlik biçeriz. Ama anlayış, saygı, sorumluluk ve açıklık ektiğimizde güven, yakınlık, bağlılık ve sevgi biçeriz.

Bu yazıyı okurken belki de kendinizi ilişkilerinizde bu dört atlıdan birini ya da birkaçını fark ettiniz. Belki de kendinizi eleştiren, savunan ya da duvar ören tarafta buldunuz. Bu farkındalık bir suçlama değil, bir davettir. Kendinize ve ilişkinize daha yakından bakmak, daha şefkatli yaklaşmak ve daha bilinçli seçimler yapmak için bir davet. Çünkü hiçbir ilişki kusursuz değildir. Ama her ilişki emekle, niyetle ve sevgiyle dönüşebilir.

Unutmayın ki ilişkilerdeki en büyük güç kusursuzlukta değil; kırılganlıkta, açıklıkta ve birlikte büyüyebilme cesaretindedir. Mahşerin Dört Atlısı bir son değil, bir başlangıç olabilir. Eğer onları tanır, anlar ve dönüştürmeye niyet edersek… Çünkü her atlı aslında bir ihtiyacın çığlığıdır. Ve her çığlık, duyulmayı bekler.

Şimdi kendinize şu soruları sorabilirsiniz:

  • İlişkilerimde en sık hangi atlıyı kullanıyorum?
  • Bu davranışın altında hangi duygu ya da ihtiyaç yatıyor olabilir?
  • Bu ihtiyacı daha sağlıklı bir şekilde nasıl ifade edebilirim?
  • Karşımdakinin davranışlarını kişisel almak yerine, onun da bir ihtiyacını mı anlatmaya çalıştığını düşünebilir miyim?
  • Bugün ilişkilerimde hangi küçük onarım girişimini yapabilirim?

Bu sorular yalnızca ilişkilerinizi değil, kendinizle olan bağınızı da derinleştirebilir. Çünkü en sağlıklı ilişkiler, iki tamamlanmış bireyin bir araya gelmesiyle değil, iki yaralı ama birbirine şefkatle yaklaşan insanın birlikte iyileşmesiyle kurulur. Ve belki de en çok hatırlanması gereken şey şu: Mahşerin Dört Atlısı her kapıyı çalabilir. Ama biz o kapıyı açıp açmamaya karar verebiliriz.

Uzm. Kl. Psk. Bensu Erkişi

  • Tweet
Tagged under: Aşağılama, Duvar Örme, Eleştiri, Mahşerin Dört Atlısı, Savunmaya Geçme

Bundan sonra ne okuyabilirsiniz?

Bir Kavganın Aşamaları: Gündem, İkna, Uzlaşma Çabası
Pinpon İletişim: Tepkiden Temasa
Psikoterapinin İşlevselliği Nasıl Fark Edilir?

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konu Başlıkları

  • Dünyaya Yön Verenler
  • Genel Psikiyatri
    • Çocuk ve Ergen Psikiyatri & Psikoterapi
  • Hastalıklar – DSM-IV Sınıflandırılması
    • Anksiyete Bozuklukları
    • Başka Bir Yerde Sınıflandırılamayan Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Ruhsal Bozukluklar
    • Başka Yerde Sınıflandırılmamış Dürtü Denetim Bozuklukları
    • Cinsel Bozukluklar ve Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Cinsel İşlev Bozuklukları
      • Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Parafililer
    • Delirium, Demans, Amnestik ve Diğer Bilişsel Bozukluklar
    • Dissosiyatif Bozukluklar
    • Duygudurum Bozukluğu
    • Genellikle İlk Kez Bebeklik, Çocukluk ya da Ergenlik Döneminde Tanısı Konan Bozukluklar
    • İlişki Sorunları
    • Kişilik Bozuklukları
    • Klinik İlgi Odağı Olabilecek Durumlar
    • Madde Kullanımı İle İlişkili Bozukluklar
    • Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar
    • Somatofrom Bozukluklar
    • Uyku ve Uyku Bozuklukları
    • Uyum Bozuklukları
    • Yapay Bozukluklar
    • Yeme Bozuklukları
  • Makaleler
  • Psikiyatride Önemli Kişiler
  • Psikoterapi
  • Tedaviler
    • Biyolojik Tedaviler
      • EKT
      • İlaçlar
    • Psikoterapiler

En çok okunanlar

© 2025 D Psikiyatri Tüm hakları saklıdır.
Tasarım Uygulama SyberiumTechs

YUKARI