D Psikiyatri Psikoterapi

  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Ekibimiz
    • Foto Albümü
    • Hazırlayanlar
  • Psikiyatri
    • Hastalıklar
    • Tedaviler
    • Psikiyatride Önemli Kişiler
    • Genel Psikiyatri
    • Kaynakça
  • Psikoterapi
  • Makaleler
  • Dünyaya Yön Verenler
  • Blog
  • İletişim
Randevu
  • Anasayfa
  • Dünyaya Yön Verenler
  • Leonardo da Vinci
31 Ekim 2025 Cuma / Kategori Dünyaya Yön Verenler

Leonardo da Vinci

Leonardo da Vinci, şansına evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelmişti. Aksi taktirde en az beş kuşaktır ailesinde doğan tüm ilk erkek çocukları gibi noter olması beklenecekti.

Antonio’nun oğlu Piero, Pistola ve Pisa’da başarı peşinde koşarak 1451dolaylarında yirmi beş yaşında Floransa’ya yerleşti.

Piero, Vinci’ye yaptığı ziyaretlerden birinde henüz evlenmemiş bir köylü kızıyla ilişki kurdu.1452 ilkbaharında bir oğulları oldu. Bebeğin büyük babası Antonio, kendi büyükbabasına ait bir defterin son sayfasının altına pek az kullandığı noter el yazısıyla doğumu kaydetti “1452”: Torunum doğdu, oğlum Sen Piero’nun oğlu, Nisan’ın 15’i Cumartesi günü gecenin üçüncü saatinde (gece 10 dolaylarında) Adı, Leonardo”.

Leonardo’nun annesi ne Antonion’un yazdığı notta ne de başka bir doğum kaydı ya da vaftiz belgesinde değinilmeye değer görülmüştür. Beş yıl sonrasına ait bir vergi belgesinden adının Caterius olduğunu öğreniriz sadece.

İşin gerçeği, Leonardo’nun annesi, Vinci bölgesinden Caterina Lippi adlı, on altı yaşında, öksüz, yetim ve yoksul bir genç kızdı.

Evlenmeleri pek olası değildir. Erken dönem bir biyofgrafist tarafından “iyi kandan” gelen biri olarak tanımlansa da Caterina farklı bir sosyal sınıfa mensuptur ve muhtemelen Piero kendisi için daha uygun bir eş adayı olan müstakbel karısı ile zaten nişanlıdır ; önde gelen Floransalı bir kunduracının on altı yaşındaki kızı Albiera, Piero ile Leonardo’nun doğumunu izleyen sekiz ay içinde evlenir.

Piero, Leonardo’nun doğumundan kısa bir süre sonra Caterina’nın Da Vinci ailesi ile bağları bulunan Antonio di Piero del Vaacha adlı bir çiftçi ve fırın işçisiyle evlenmesini sağlayarak durumunu münasip bir çözüme kavuşturur.

Leonardo bir cumartesi günü doğdu ve ertesi gün Vinci’deki bölge klisesinde  vaftiz edildi. Doğumunun gerçekleştiği koşullara rağmen büyük ve herkese açık bir tören yapıldı.

Leonardo’nun çocukluğu iki ev arasında geçti. Caterina ileAccattabriga, Vinci civarında küçük bir çiftliğe yerleşti ve Piero da Vinci ile iyi ilişkiler içinde kaldılar.

Leonardo’nun doğumunu takip eden yıllarda Caterina ile Accattariga’nın dört kızları ve bir oğulları oldu. Piero ile Albiena’nın ise çocukları olmadı. Esasen Leonardo yirmi dört yaşına gelene kadar babasının başka çocuğu olmadı. (Piero üçüncü ve dördüncü evliliklerinden en az on bir çocuk sahibi olarak bu durumu telafi etti.)

Babası ağırlıklı olarak Floransa’da yaşayan ve annesi giderek genişleyen kendi ailesiyle ilgilenen Leonardo, beş yaşından itibaren çoğunlukla aylak büyükbabası Antonio ve onun karısıyla birlikte Da Vinci aile evinde yaşamaya başlamıştı.

Leonardo zaman zaman kendisine babalık yapan amcasına karşı büyük bir sevgi beslemiştir.

Leonardo’nun geniş katılımlı vaftiz töreninin de gösterdiği gibi, evlilik dışı doğmak toplum için bir utanç kaynağı değildi.

Leonardo orta sınıf bir aileye mensuptu ama ailesinden ayrıydı. Bir çok yazar ve sanatçı gibi o da kendisini dünyanın bir parçasıymış ama aynı zamanda da dünyadan kopukmuş gibi hissederek büyüdü.

Evlilik dışı doğmasının Leonardo için bir diğer olumlu yanı da erken Rönesans’ın geleceği parlak meslek erbabı ve tacir adaylarına klasikler (Antik Yunan ve Roma’ya ait temel metinler) ve beşeri bilimler eğitimi verilen “Latince(gramer) okuluna” gönderilmemiş olmasıydı. Leonardo “abaküs okulu” adıyla da bilinen okulda aldığı azıcık ticari matematik eğitimi dışında esasen kendi kendini yetiştirmişti. Kendini ironiyle karışık “okumamış biri” olarak tanımlarken bu konuda savunmacı bir tutum takınmış gibi gözükse de resmi eğitim görmemesinin onu bir deneyim ve deney müridine dönüştürmesinden gurur duyuyordu.

İtalya, şehir devletlerin arasındaki savaşlarla tarumar edilmediği, eşine ender rastlanan kırk yıllık bir döneme giriyordu.

Geniş bir aileye mensup olmanın güçlüklerine rağmen, Leonardo’nun oniki yaşına kadar Vinci’de oldukça düzenli bir hayatı oldu. Çoğunlukla büyükbaba, büyükannesi  ve aylak amcası Francesco’yla birlikte Vinci’nin merkezindeki aile evinde yaşadı. Kayıtlara göre, Leonardo beş yaşındayken babası ve üvey annesi de o evde yaşıyordu ancak daha sonraları asıl ikamet ettikleri yer Floransa olmuştur.

Ancak 1464 yılında bu düzen alt üst oldu Leonardo’nun üvey annesi Albiera ilk çocuğunu doğururken doğum esnasında bebekle birlikte öldü. Kısa süre önce de Vinci hanesinin reisi Leonardo’nun büyük babası Antonio ölmüştü. Böylece yalnız yaşayan ve muhtemelen kendini yalnız hisseden babası, bir meslek sahibi olmaya hazırlanması gereken yaşa yaklaştığı sıralarda Leonardo’yu Floransa’ya getirdi.

Leonardo neredeyse tüm kariyerini Floransa, Milano ve Roma’da yaratıcılığın ve ticaretin kalabalık merkezlerinde, çoğu zaman çevresi öğrencileri, arkadaşları ve çevrili olarak geçirecekti.

Leonardo Floransa’daki ilk yıllarında temel bir eğitim almasını sağlayan ve çok geçmeden iyi bir çıraklık bulup siparişler almasına yardımcı olacak babasıyla birlikte yaşadı.

Leonardo’nun gördüğü tek resmi eğitim, ticarette faydalı matematik becerilerini ön plana çıkaran başlangıç seviyesindeki abaküs okulundan ibaretti. Bu okulda soyut teorilerin nasıl formulize edileceği öğretilmiyordu; gerçek hayattan durumlar odaklanılıyordu. Ön plana çıkarılan becerilerden biri durumlar arasında analolier kurmaktı. Geometri de iyiydi ancak dönemin temel cebiri ve ya denklemler gibi konularda asla vakıf olamadı. Latince’yi  de bir türlü öğrenemedi.

Leonardo solaktı. Yazılarını, bu sayfada ve normalde gördüğümüzden aksi yönde, harfler ters yöne bakacak biçimde sayfanın sağından soluna doğru yazıyordu. Bu şekilde yazmasının sebebi, yazı yazarken kullandığı sol elini kağıda mürekkep bulaştırmadan sayfanın soluna kaydırabilmesiydi.

Solak olması Leonardo’nun çizim yöntemini de etkilemiştir. Yazarken ki gibi eliyle çizgilerini bozmamak için sağdan sola doğru çizmiştir.

Leonardo on dört yaşındayken babası ona bir müvekkilinin, Floransa’daki en iyi atölyelerden birini işleten çok yönlü bir sanatçı ve mühendis Andrea Del Verrocchio’nun yanında çıraklık ayarlamayı başardı. Piero’nun noterlik bürosuna yakın bir sokakta bulunan Verocchio’nun atölyesi Leonardo için biçilmiş kaftandı. Çalışanların çoğu üst kattaki yaşama alanında birlikte yaşayıp yemek yiyorlardı. Vernocchio müşfik bir ustaydı; Leonardo gibi öğrenciler çıraklık dönemleri sona erdikten sonra dahi genellikle onun yanında yaşayıp çalışmaya devam ediyordu.

Leonardo abaküs okulunda matematiğin ticarette nasıl kullanılacağını öğrenmişti. Verrocchio’dan  ise çok daha kıymetli bir şey öğrendi; geometrinin büyüleyeciliğini.

Leonardo, Verrocchio’nun atölyesindeki işbirlikçi ve samimi ortamdan o kadar hoşnuttu ki 1472’de yirmi yaşındayken çıraklığı sona erdiğinde bile orada çalışmaya ve yaşamaya devam etti.

İkinci eşiyle birlikte yakınlarda bir yerde oturan ve hala başka çocuğu olmayan babasıyla dostane ilişkisini sürdürmeye devam ediyordu.

Leonardo romantik ve cinsel yaşamında erkeklerden hoşlanıyordu ve Michelangelo’nun aksine bundan rahatsız görünmemektedir.

Eşcinselliğini ne gizlemeye ne de herkese duyurmaya çalışıyordu.

Birbirinden güzel genç erkekler yılar boyunca hem atölyesinin hem hane halkının bir parçası olacaktı. Leonardo’nun bir kadınla bilinen hiçbir ilişkisi olmamıştır. Hatta heteroseksüel cinsel ilişki fikri karşısında duyduğu tiksintiye zaman zaman defterlerinde yer vermiştir.

Peki eşcinselliği sanatına nasıl yansıtmıştır?

Çizimlerinde ve defterlerindeki eskizlerde erkek bedenine kadın bedeninden çok daha büyük ilgi gösterdiğini görürüz. Yine de Michelangelo’nun tersine, Leonardo kadınları resmetmekte ustaydı. Daha derine inildiğinde, eşcinselliği Leonardo’nun kendisini, çevresinden farklı, topluma uyum sağlamamış aykırı bir birey olarak hissetmesinde önemli bir yer tutuyor gibidir.

Otuzuncu yaş günü yaklaşırken dehasını kanıtlamıştı, ancak elinde herkese gösterebileceği çok az şey vardı.

Leonardo da Vinci otuz yaşına geldiği 1482 yılında Floransa’dan ayrılıp gelecek on yedi yılını geçireceği Milano’ya doğru yola koyuldu.

Kayıt tutmak, kuşaklar boyu noterler yetiştirmiş bir soydan gelen Leonardo’da Vinci’nin genlerine işlemişti. Gözlemlerini ve aklına gelen fikirlerini not etmek, listeler hazırlamak, karalama ve çizimler yapmak onun için doğal bir alışkanlıktı. 1480’lerin başında Milano’ya gelişinin üzerinden çok geçmeden düzenli olarak defter tutmaya başladı ve bu alışkanlığını yaşam boyu sürdürdü.

Defterlerinde eksik diyebileceğimiz tek şey düzenli hayatı ve kişisel ilişkilerine dair mahrem bilgilerdir. Leonardo’nun defterleri Aziz Augustus’un “itiraflar”ından çok merakı hiç dinmeyen bir araştırmacının dış dünya karşısında duyduğu hayret ve hayranlığın kayıtlarıdır.

Defterleri, yerinde bir ifadeyle “insan gözlemciliği ve hayal gücünün kağıt üzerine aktarılmış en hayret verici tezahürcü” kabul edilir.

Leonardo da Vinci, Ludovico Sponza’nın maiyetine mimar ya da mühendis sıfatıyla değil, gösteri yapımcısı olarak girdi.

Teatral gösterilere yönelik çalışmaları Leonardo’ya hem keyif veriyor hem de bol kazanç sağlıyordu.

Sponza sarayına ilk gelişinde Leonardo’nun kimliklerinden biri de müzik elçiliğiydi. Yanında saray eğlendiricileri arasında revaçta olan bir çalgıya yaptığı kendi özgün tasarımını getirmişti. Bu, keman gibi tutulan bir çeşit Lirdi, çalgının beş teli yayla iki teliyse parmakla çalınmak üzere tasarlanmıştı.

Leonardo Milano’da yalnızca yetenekleriyle değil, dış görünüşünün güzelliği, kaslı yapısı ve nazik kişiliğiyle de biliniyordu. “Göz alıcı güzellikte ve son derece zarif bir adamdı” diye yazar Vasani onun için. “Çarpıcı ve yakışıklıydı; muhteşem varlığı en çalkantılı ruhlara bile huzur veriyordu.” On altıncı yüzyılda yaşamış biyografistlerin  anlatımlarındaki coşkunluğa ihtiyatla yaklaşsak bile Leonardo’nun latif, çekici ve çok sayıda arkadaşa sahip biri olduğu açıktır.

Leonardo rengarenk giyinir, bazen de Antonio’ya göre, “o zamanlar uzun cüppeler moda olmasına karşın sadece dizlerine kadar gelen gül pembesi bir harmaniye” giyerdi. Yaşlandıkça sakalını uzattı. “Göğsüne kadar inen, bakımlı ve bukleli” bir sakalı vardı.

En dikkat çeken özelliği, sahip olduğu nimetlerini başkalarıyla paylaşma arzusuydu.

“Hiçbir mal varlığı yoktu ve çok az çalışırdı” ama her zaman hizmetçileri ve atları olurdu, diye yazar Vasari.

Alışveriş listeleri kendi dışındaki hane halkı için sık sık et aldığını gösterse de Leonardo hayvan sevgisinden dolayı ömrünün büyük bir bölümünü Vejeteryan olarak geçirmiştir.

Et yememeyi savunmasının bilimsel dayanağa sahip ahlaki bir gerekçesi vardı. “Acı bitkiler için gerekli değildir.”

Leonardo’nun hayatına giren genç erkeklerden en önemlisi, 22 temmuz 1490’da Leonardo otuz sekiz yaşındayken yanına gelen ve Salai adıyla bilinen haylazdı.

Gian Giacomo Caprotti o sırada on yaşındaydı. Yakınlardaki Oreno köyünden yoksul bir köylünün oğluydu. Leonardo kısa bir süre sonra ona, haklı olarak Salai yani “Küçük Şeytan” lakabını takacaktı. Bir hizmetçi çocuğun on yaşında çalışmaya başlaması olağandışı değildi ama Salai bir uşaktan öteydi. Esasen Leonardo’nun asistanı, yoldaşı, yazmanı ve muhtemelen bir nokta da sevgilisi olmuştu.

Leonardo kariyeri boyunca Salai’yi defalarca ve sevgiyle çizdi. Çizimlerde onu yavaş yavaş büyürken görürüz ama her aşamasında narin ve duyguludur.

“Vitrvius Adamı” ne ölçüde bir oto-portredir? Leonardo bunu çizdiğinde otuz sekizinde, resimdeki erkekle takriben aynı yaştaydı.

Leonardo “Vitrvius Adamı” nı çizdiğinde, zihninde bağlantılı pek çok fikir raks ediyordu. Bunlar arasında zorlu matematik bilmecesi daireyi kareleştirme , insan mikro kozmosu ile dünya mikro kozmosu arasındaki analoji, insanın anatomik incelemeler sayesinde ortaya çıkarılacak orantısal ölçüleri, kilise mimarisindeki kareler ve dairelerin geometrisi, geometrik şekillerin dönüştürülmesi gibi meseleler ve matematik ile sanatı birleştiren, “altın oran” ya da “ilahi oran” olarak bilinen konsept sayılabilir.

Leonardo da Vinci resmi eğitim olmadığından her şeyi deneyimlerinden öğrenmekle övünürdü. Deneyimi kitabi bilgiye tercih ettiğini yaşam boyunca hep dile getirdi.

Leonardo 1500’te Venedik’i ziyaret ettiğinde şehirde yüze yakın basımevi mevcuttu ve toplam iki yüz milyon kitap basılmıştı. Leonardo bu sayede resmi bir Latince ya da Yunanca eğitimi almadan bilim alanında ciddi bir bilgi birikimine sahip olan ilk büyük Avrupalı düşünür oldu. 1492’de Leonardo’nun sahip olduğu kitap sayısı kırka yakındır. 1504’te bu listeye 70 kitap daha eklenecek ve kütüphanesi toplamda kırk bilimsel eser, elliye yakın şiir ve edebiyat, on sanat ve mimarlık, sekiz din ve üç matematik kitabına ulaşacaktır.

Leonardo’nun kitaplardan bilgi toplamaya karşı geniş kapsamlı ve doymak bilmez bir açlığı vardı. Bunun yanı sıra başkalarından fikir almaktan da hoşlanıyordu. Böylece Leonardo deneyimle birlikte geleneksel insanın da müridi haline geldi. Daha önemlisi, bilimsel ilerlemenin bu ikisi arasında kurulan diyalogdan geçtiğini gördü. Bu kavrayış, deney ve teori arasında kurulacak alakadar bir diyalogla da bilgiye ulaşabileceğini fark etmesine yardımcı oldu.

Sonuç olarak Leonardo, Galileo’dan bir asır önce deney ve teori arasında, modern Bilim Devrimi’nin temelini oluşturacak olan daimi diyaloğu kurmaya çalışan Batılı düşünürlerin önde gelenlerinden biri oldu.

Disiplinler arasında örüntüleri ayırt etme sezisinin yanı sıra, Leonardo bilimsel arayışlarına yardımcı olacak başka iki özelliğini geliştirmiştir: Aşırı boyutlara varan doymak bilmez bir merak ve ürkütücü bir yoğunluğa sahip keskin bir gözlem gücü.

Leonardo’nun merakının yardımına, bir çoğumuzun üzerinde durmaya gerek görmediği şeylere odaklanan gözünün keskinliği koşmuştur.

Leonardo 1490 dolaylarından başlayarak yirmi yılı aşkın bir süre boyunca olağanüstü bir gayretle kuşların nasıl uçtuğunu araştırıp insanların uçmasını sağlayacak makineler tasarlamaya çalıştı. Bu konular üzerine, birçok deftere dağılmış beş yüzden fazla çizim yapıp otuz beş binden fazla kelime yazdı.

Leonardo gözlemleri teorilere dönüştüren kilit ögenin matematik olduğunu iyice kavramıştı. Doğanın kanunlarını yazarken kullandığı dildi matematik. “Bilimde matematiğin uygulanamadığı hiçbir kesinlik yoktur”, diyordu. Haklıydı. Leonardo keskin görüş yeteneği sayesinde geometriye doğal bir yatkınlığa sahipti ve matematiğin bu dalı, doğanın işleyiş tarzına dair onun bazı formüller ortaya koymasına yardım etti.

Leonardo, Floransa’da genç bir ressam olarak insan anatomisini incelerken öncelikle sanatını geliştirmeyi amaçlamıştır. Milano’ya taşındıktan sonra anatomik çalışmaların burada sanatçılardan çok tıp bilginleri tarafından yürütüldüğünü fark etti. Kısa bir süre sonra kendini önde gelen anatomi uzmanlarından ders alırken buldu. Leonardo’ya kitaplarını ödünç veriyor, diseksiyon yapmayı öğretiyorlardı. Leonardo’nun 1489’daki ilk anatomi çalışmaları insan kafatası üzerine odaklanmıştır.

1490’lı yılların ortalarında Leonardo anatomi çalışmalarına on yıl kadar geri dönmemek üzere ara verdi. Anatomi çalışmalarının ilk bölümünü sonlandırırken bu temel ilkenin sanat tarihindeki en muhteşem ifadesine dönüşecek olan “Son Akşam Yemeği” üzerinde çalışmaya başladı.

Leonardo yalnızca vücudun her bölümünü her yönden ölçmekle yetinmedi. Üstüne bir de bu bölümlerden her biri hareket ettiğinde neler olduğunu kaydetme zorunluluğu duydu. Defterinde “ Universale miuro del huomo” adını verdiği insanın evrensel ölçüsünü kavrama niyetini ilan etmişti. Bu, Leonardo’nun hayatını tanımlayacak, sanatı ile bilimini birbirine bağlayacak bir arayıştı.

Leonardo 1482’de Milano’ya ilk ayak basarken, de facto dük Ludovico Sfonza’ya yazdığı mektupta belirttiği üzere askeri mühendis ve inşaat mühendisi olarak çalışma hayalini kuruyordu. Olmadı gelecek on yıl boyunca sarayda, üstleneceği görevler ağırlıklı olarak emprezaryoluk, yarıda kalan at anıtı için heykeltıraşlık ve kilise tasarımlarında danışmanlık yapmaktan ibaret olacaktı. Ancak Floransa’da yaşarken olduğu ve yaşamın son günlerine kadar böyle devam edeceği üzere esas yeteneği hep ressamlık oldu.

Leonardo Floransa’da esas malzeme olarak “ tempera” boyaları kullanmaktan yavaş yavaş vazgeçerek, Hollanda’da yaygınlaşan yağlı boyaları daha çok kullanmaya başladı ve Milano’da bu malzeme kullanımını kusursuzlaştırdı.

“ Kayalıklar Bakiresi” nin ilk versiyonu Leonardo’nun sahip olduğu bilimsel birikimden sanatında faydalanmasının harika bir örneğidir.

Leonardo tarihin en disiplinli doğa gözlemcilerinden biriydi ve gözlemciliği hayal gücüyle çatışmak yerine, tam bir işbirliği içindeydi. Sanat ve bilim tutkusu gibi, hem gözlem yapıp hem hayal gücünü kullanma becerisi, dehasının temelini oluşturacak biçimde iç içe geçmişti. Birleştirici bir yaratıcılığa sahipti. Leonardo’nun gözlem gücü, özellikle ışık be gölge etkilerini ayırt etmede keskindi. Ressamın ilk amacının “ bir cismi düz bir yüzeyde sanki üç boyutluymuş gibi göstermek” olduğunu belirtti. Resmin bu üstün marifeti, “ ışık ve gölgeden kaynaklanıyor” du.

Leonardo’nun gerek doğada gerek sanatta tüm sınırların bulanık olduğuna dair ısrarı onu, örneğin “ Mona Lisa” da son derece dikkat çeken puslu ve belirsiz dış hatlar kullanımına dayalı “Sfumato” tekniğinin öncüsü haline getirdi.

Leonardo’nun doğada görülebilen kesin dış çizgiler bulunmadığına dair kavrayışı, bir ressam olarak yaptığı gözlemler ve matematiğe dair bilgilerinin sonucuydu. Bir diğer kaynağı daha vardı: Optik üzerine çalışmaları.

Leonardo perspektif araştırmasının resim sanatı ile optik biliminin ayrılmaz bir parçası olduğunu gördü. “ Resim perspektife dayalıdır” diye yazdı ve “ perspektif, gözün işleyişine dair kapsamlı bir bilgiden ibarettir” .

Leonardo, “ perspektif’in üç kolu vardır” diye yazdı.

“ İlki, konumu gözden uzaklaştıkça nesnelerdeki aleni küçülmeyle ilgilenir. İkincisi nesneler uzaklaştıkça renklerin değişme biçimleriyle ilgilenir. Üçüncüsü, bir resimde nesneler uzaklaştıkça nasıl daha az ayrıntılı tasvir edileceklerini ele alır.”

Leonardo “Son Akşam Yemeği” resmini yaparken, sırf onu çalışırken seyretmek için gelenler olur, bir köşede sessizce oturup izlerlerdi. Bir rahibin anlattıklarına göre, Leonardo “sabah erkenden gelir ve iskeleye tırmanır, eline bir fırça alır, figürlerden birine bir iki darbe vurur ve aniden çekip giderdi”.

Leonardo “Son Akşam Yemeği” inde, isa etrafında toplanmış, havarilere “içinizden biri bana ihanet edecek” dedikten hemen sonra havarilerin gösterdikleri tepkileri resmeder.

Leonardo’nun figürlerin zihinlerinden geçenleri aktarırken kullandığı başlıca araç, onların jest ve mimikleriydi.

Leonardo 1498’in başlarında resmi tamamladı ve dük ona ödül olarak kilisenin yakınlarında hayatı boyunca sahip olacağı bir üzüm bağı verdi. Leonardo 1495 dolaylarında “Son Akşam Yemeği”ni resmetmeye başladığında, kariyerinin doruk noktasıydı.

Leonardo Mart 1500’ün sonlarında Floransa’ya döndüğünde karşısında bulduğu şehir Rönesans kültürünün gelişimindeki öncü rolünü tehdit eden gerici bir baskı dalgasını henüz ardında bırakmıştı.

Leonardo, 1500’den 1506’ya kadar büyük ölçüde Floransa merkezli bir hayat sürecek ve maiyetiyle birlikte Santissima Annunzata kilisesinde rahat içinde yaşayacaktı. Bu dönem pek çok açıdan yaşamın en verimli dönemiydi.

Leonardo elli yaşına yaklaştığında, yeniden kendisinin ve ailesinin iyi tanındığı Floransa’da yaşarken kendine özgü karakterini gayet rahat bir şekilde ortaya koyabiliyordu.

Leonardo’nun savaşa karşı tutumu, hem mizacı hem de sanatı itibarıyla oldukça karmaşıktı. Leonardo atlara karşı büyük bir hayranlık besliyor, saplantı derecesinde at çizimleri yapıyordu. Hatta Milano’da Ludovico Sfonza için atlı anıt üzerinde çalışırken bir atı kesip açmıştı.

Leonardo “ Anghiari Savaşı” resmiyle uğraşırken babası öldü. Karmaşık bir ilişkileri vardı. Piero da Vinci, Leonardo’yu asla nüfusuna geçirmedi, ancak bu duygusuzca bir davranış kadar isteyerek ya da istemeden yapılmış bir iyilik olarak da görülebilir. Nüfusuna geçirseydi Ionca yasalarının zorlaştırıcı şartlarına rağmen Leonardo’dan noter olması beklenebilirdi ve Piero bu mesleğin oğluna uygun olmadığını biliyordu.

Leonardo’nun annesiyle evlenmeyen Piero sonradan dört kez evlendi. Son iki karısı Leonardo’dan çok daha gençti ve Piero bu iki eşinden, çoğu Piero yetmişlerindeyken doğan dokuz erkek ve iki kız çocuk sahibi oldu. Leonardo’nun tüm üvey kardeşleri çocuğu olacak yaştaydı ve onu ailenin mirasçılarından biri olarak görmüyorlardı. Piero’nun ölümüyle aile içi dinamiklerdeki gerginlik su yüzüne çıktı. Leonardo aile geleneğini takip eden bir noter edasıyla babasının ölümünü defterine kaydetti. Piero’nun on oğlu olduğunu söylerken Leonardo kendini de sayıyordu. Buna karşın babası ona mirasından hiçbir şey bırakmadı. Belki de zaten başarılı bir kariyer sahibi olduğundan Leonardo’ya para bırakması gerekmediğini düşünmüştü. Oysa Leonardo hiçbir zaman rahat bir yaşam sürecek kadar varlıklı olmamıştı. Leonardo’yu bu dünyaya “illegitimo” olarak getirmiş, onu çocuğu olarak üstüne almamış ve ölümüyle onu tekrar gayrımeşrulaştırmıştı.

Leonardo 1507’de, Milano’da on dört yaşındaki Francesco Melzi’yle tanıştı. Leonardo o sırada elli beş yaşındaydı ve ne bir oğlu ne de bir varisi vardı. Genç Francesca umut vaat eden bir sanatçıydı, Salai’den biraz daha narin bir tatlılığa sahipti ve belli ölçüde yetenekliydi. Babasının izniyle ve gayrı resmi bir anlaşma ya da yasal bir sözleşme yoluyla Leonardo tarafından evlat edinildi; bu anlaşma yankısını on yıl sonra, Leonardo’nun mirasında bulacaktı. Leonardo genç Melzi’nin yasal koruyucusu, manevi babası, üvey babası, öğretmeni ve işvereni rollerini üstlendi.

Hayatının geri kalanında Francesco Melzi hep Leonardo’nun yanında oldu. Kişisel asistanı ve yazmanı olarak çalıştı, mektuplarını yazdı, evraklarını takip etti ve Leonardo’nun ölümünden sonra bunları sakladı. Yeteneği, verimliliği ve sebatkar mizacıyla Leonardo’ya sadık ve Salai’ye kıyasla daha az karmaşık ve şeytansı bir yoldaş oldu.

Sevecek bir oğula ihtiyaç duyan Leonardo onu oğlu gibi sevdi. Ama ayrıca sadık ve ilgisini eksik etmeyen bir yoldaştı ki Leonardo ona evraklarını, mal varlığını, bilgisini ve bilgeliğini devretti. Oğluymuş gibi onu yetiştirip şekillendirdi.

1508’de Leonardo için en önemli konu buydu. Ellilerini geride bırakırken, defterleri ölümlülüğüne dair farkındalığının ipuçlarını sergiler. Babası ölmüştü. Annesi ölmüştü. Üvey kardeşlerince dışlanmıştı. Frencesco Melzi dışında bir ailesi yoktu.

Leonardo babasının mirasından tek bir kuruş bile alamayınca, onu kardeşi ya da öz oğlu gibi gören sevgili amcası Francesco da Vinci bu durumu telafi etmeye karar verdi. Çocuğu yoktu. Müşfik ve hırssız bir torak ağası olan Francesco Amca vasiyetini değiştirdi ve 1507 başlarında ölmeden önce mirasını Leonardo’ya bıraktı.

Leonardo Nisan 1508 sonunda Milano’ya döndü. Bir bölge kilisesinde kalacak yer ayarlandı, kraldan yeniden düzenli ödeme almaya başladı ve Ekim’de “Kayalıklar Bakiresi” için son bir ödeme aldı.

Salai ve Melzi yanındaydı ve her şey yeniden yoluna girdi. Sonraki on yıl boyunca Floransa’ya kısa kişisel ziyaretler için döndü ama orada bir daha hiç çalışmadı. Kalbi ve evi bir kez daha Milano’daydı. Leonardo’yu anlamak için Floransa’yı-bu sefer temelli olarak- neden terk ettiğini anlamak gerekir. Sebeplerden biri gayet basittir. Milano’yu daha çok seviyordu.

Floransa İtalyan Rönesansının  sanatsal merkeziydi ancak Milano ve yakındaki üniversite kenti Pavia entelektüel olarak daha saygın yerlere dönüşmüştü. Milano, sunduğu entelektüel zenginliğin yanı sıra, o sırada Floransa cumhuriyetindekileri gölgede bırakacak denli göz kamaştırıcı gösteri ve şenliklere ev sahipliği yapıyordu.

Psikiyatrist Dr. Murat Dizdaroğulları

 

 

 

 

 

 

  • Tweet
Tagged under: Da Vinci, Leonardo, Leonardo da Vinci

Bundan sonra ne okuyabilirsiniz?

Budha
Kant

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konu Başlıkları

  • Dünyaya Yön Verenler
  • Genel Psikiyatri
    • Çocuk ve Ergen Psikiyatri & Psikoterapi
  • Hastalıklar – DSM-IV Sınıflandırılması
    • Anksiyete Bozuklukları
    • Başka Bir Yerde Sınıflandırılamayan Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Ruhsal Bozukluklar
    • Başka Yerde Sınıflandırılmamış Dürtü Denetim Bozuklukları
    • Cinsel Bozukluklar ve Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Cinsel İşlev Bozuklukları
      • Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Parafililer
    • Delirium, Demans, Amnestik ve Diğer Bilişsel Bozukluklar
    • Dissosiyatif Bozukluklar
    • Duygudurum Bozukluğu
    • Genellikle İlk Kez Bebeklik, Çocukluk ya da Ergenlik Döneminde Tanısı Konan Bozukluklar
    • İlişki Sorunları
    • Kişilik Bozuklukları
    • Klinik İlgi Odağı Olabilecek Durumlar
    • Madde Kullanımı İle İlişkili Bozukluklar
    • Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar
    • Somatofrom Bozukluklar
    • Uyku ve Uyku Bozuklukları
    • Uyum Bozuklukları
    • Yapay Bozukluklar
    • Yeme Bozuklukları
  • Makaleler
  • Psikiyatride Önemli Kişiler
  • Psikoterapi
  • Tedaviler
    • Biyolojik Tedaviler
      • EKT
      • İlaçlar
    • Psikoterapiler

En çok okunanlar

© 2025 D Psikiyatri Tüm hakları saklıdır.
Tasarım Uygulama SyberiumTechs

YUKARI