Cinsellikte, kadın – erkek ayrımına girmek cinselliği belirli kalıplara sokmaktan ve düşüncelerimizi karıştırmaktan baska bir işe yaramaz. Çünkü cinsel yaşantımızı ve dünyamızı şekillendiren birçok faktör vardır. Her bireyin farklı yasantıları, deneyimleri, aile yapısı, kişilik özellikleri mevcuttur. Kişinin içinde bulunduğu psikolojik bir durumu ya da partneriyle olan ilişkisi de cinsel yasantısını olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir.
Birbirinden farklı birçok özelliği bulunan arıların, kuralları uygulama ve düzeni sağlamadaki titizliklerini fark etmemek mümkün değildir. Kovanın içine dikkatlice bakıldığında tüm işçi arıların, kendilerine göre daha büyükçe olan bir arıya özel bir özen gösterdikleri hemen fark edilir. Beslenmesi, temizliği, güvenliği gibi tüm ihtiyaçları diğer arılar tarafından karşılanan bu lider arı, koloninin devamlılığını sağlayacak olan “kraliçe
Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu ( DKB), genel olarak toplum ve terapistlerin çoğu tarafından ya çok az anlaşılmış ya da yanlızca bir fantezi olarak görülmüştür. Psikiyatrik popülasyonda yaygınlığı tartışılsa da çoğu terapist bir DKB vakasıyla karşılaşmamaktadır. Ülkemizde DKB görülme sıklığı , psikiyatri servisinde ortalama %5.4 , psikiyatri polikliniğinde % 4.0 olarak bildirilmektedir. Popülâsyonun %75-90’ı kadındır. DKB’nin temel
“Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, değiştirebileceğim şeyler için cesaret, ikisi arasındaki farkı görmem için akıl ver” Merkezi sinir sistemini etkileyen kimyasallar psikoaktif madde olarak tanımlanırlar. Bunlar düşünce, duygu ve davranışları değiştirirler. Psikoaktif maddeler Maya, Aztek ve Mısır gibi ilk medeniyetlerden beri kullanmaktadır. Bu dönemlerde; çeşitli dini törenler bu “keyif verici” maddeler eşliğinde
Yeniden bir baharın yaklaşıyor olması gerek, bana aşkı düşündürten. İlkbaharın ışığı, tazeliği, cıvıl cıvıl neşesi, güzelliği, mis kokusu ile özdeşleştirdiğimiz aşkı. Derin bir mutluluk ve heyecanın sardığı o duyguyu. “…Yeniden doğmuş gibiyim!…” diye haykırır aşık Ne kadar da çok anlam barındırır, bu benzetme içinde. Aşık, uzun bir uykudan sonra, adeta bir yeni doğan gibi, hayata
Yeme bozuklukları içinde yer alan Anoreksiya Nervoza tıbbi anlamda ilk kez 1800’lü yılların sonlarında kullanılmış olsa da bu “kendini açlığa mahkum etme hali” ortaçağ dönemine kadar uzanan yazılarda yer almıştır. “İştah eksikliği” anlamına gelen anoreksiya diğer yeme bozukluklarında da (bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu) olduğu gibi kişinin yemek ile arasındaki bozuk ilişki çerçevesinde konumlanır.
Ergenlik dönemi; “erinlik” adı verilen hormonal gelişim ile başlamaktadır. Genç kızlarda mens, erkeklerde ejakülasyon başlangıcı esas olmakla beraber, diğer cinsel özellikler (tüylenme, ses kalınlaşması, gögüslerin büyümesi gibi) ortaya çıkmaktadır (Dacey ve Travers, 1999). “Fırtınalı bir dönem” olarak ifade edilen ergenlik dönemi, çeşitli teorisyenler tarafından farklı açılardan incelenmiştir. Bunlardan Erik Erikson, oluşturmuş olduğu psikososyal gelişim basamaklarında,
İnsanlar ne zaman psikologların kapılarını çalarlar? Hayata karışamadıkları zaman… Şikayet ister “depresyon” olsun, ister “panik atak” olsun veya daha niceleri olsun; kişi, artık devam edemediği “hayat yolu”na, tekrar dönebilme umuduyla tedaviye gelir. “Yapamıyorum” der, kişi. Çoğu zaman da “Biliyorum. Ama engel olamıyorum” der. Veya, yaşadığı huzursuzluğa, hiçbir anlam verememektedir. Çünkü, aslında, “Hiçbir sorun yoktur”. Artık,
Doğanın yazı geride bırakmaya başladığı şu günlerde insan doğası da tekrar bir ayrılık yaşamaktadır. Yüzünü daha az gösteren güneş, dökülen yapraklar, serin rüzgarlar yaklaşmakta olan kışı haber vermektedir. Doğa yazdan ayrılmaktadır. Kışa girmektedir. Peki ruhumuzda neler olmaktadır? Yazın sonlanması tatilin bitişini simgelemektedir. Eğlence zamanı adeta sona ermiştir. Yazlıklardan dönülür. Hafta sonları tatil beldelerine kaçışlar durur.
Uzun zamandır düşündüğüm bir konu “stres”. Sonunda üzerine yazma fırsatı bulduğum. Gerek klinik çalışmalarımda gerekse gündelik hayatın ilişkileri içinde insanlardan duyduğum “Strestendir canım”, “Bu aralar çok stresliyim”ve de özellikle “Doktor stresi azaltmam gerektiğini söyledi” cümleleri. Sonra o meşhur “Stres İdaresi” kavramı. Nedir bu “stres”? Bu kadar kolay ve genel bir şekilde teşhis konulan. Adeta bir
- 1
- 2