Doğanın yazı geride bırakmaya başladığı şu günlerde insan doğası da tekrar bir ayrılık yaşamaktadır.
Yüzünü daha az gösteren güneş, dökülen yapraklar, serin rüzgarlar yaklaşmakta olan kışı haber vermektedir. Doğa yazdan ayrılmaktadır. Kışa girmektedir. Peki ruhumuzda neler olmaktadır?
Yazın sonlanması tatilin bitişini simgelemektedir. Eğlence zamanı adeta sona ermiştir. Yazlıklardan dönülür. Hafta sonları tatil beldelerine kaçışlar durur. Uzun ve sıcak günleri dolduran deniz, güneş ve açık havada yenen keyifli yemekler sonlanır.
Artık sorumluluk alma zamanıdır. Yazlıklar kaldırılır. Kışlıklar çıkartılır. Yazın kendisi gibi hafif giysileri kendini kışın ağır kıyafetlerine bırakır. Soğumakta olan hava ile artan iştah sonucu kap kap yemekler pişirilmeye başlanır. Ev işleri yoğunlaşmıştır. İşte ise yeni projeler oluşturma zamanı gelmiştir. Okula dönüp ders çalışmak gerekmektedir. Vakit çalışma vaktidir.
Bu rehavet döneminden sonra gelen yoğunluk ruhsal dünyada adaptasyon gerektirir. Mevsim geçişi ruhsal geçişi de beraberinde getirir ve her değişimde olduğu gibi az veya çok sancılı bir süreç kişiyi beklemektedir.
Yazın enerjisinin çekilmesi ruhumuzda adeta bir yoksunluk tablosu oluşturur. Yorgunluk hali belki de en sık hissedilen durumdur. Kişi kendini güçsüz hissetmektedir. Bu dönemde “Kolumu bile kaldıracak halim yok” söylemi çok daha sık telaffuz edilir hale gelir. Bununla birlikte, konsantrasyon eksikliği de baş göstermektedir. Sonuçta çalışmaya ve okumaya uzun bir mola verilmiştir. Kişinin beslenme şekli de değişmektedir. Kaybedilen güneş enerjisi daha çok yemek yeme ve özellikle karbonhidrat değeri yüksek besinler ile telafi edilmektedir. Kısalan günler ve yüklenen sorumluluklar beraberinde uyku ihtiyacını da artırmaktadır. Kişi, genel olarak kendini çok da keyifli hissetmemektedir. Evden dışarı çıkmak istememektedir. Zaten “Yapacak pek de birşey yoktur”. Kapanan hava ile insan ruhu da kapanmaktadır.
Bu depresif tablo mevsim değişiminin ruhsal dünyada neden olduğu geçiş sancısı’dır. Dolayısıyla her sağlıklı insan bu süreçten etkilenmektedir. Kış’ın doğal etkilerini azaltmak için yapılabilecek en önemli aktivite spordur. Spor her zaman olduğu gibi kişinin dinç ve enerjik hissetmesini sağlayacaktır.
Madalyonun bir diğer yüzü ise mevsime bağlı bu depresif tablonun ağır bir seyir göstermesidir. Kişi, günlük sorumluluklarını yerine getiremez hale gelir. Hiçbir iş tamamlanamaz. Tekrar tekrar aynı şeyler düşünülür. Kişi, adeta takılmıştır. Bununla beraber, suçluluk ve değersizlik düşünceleri ortaya çıkar. Fiziksel anlamda hissedilen ise yoğun enerji kaybıdır. Bazı durumlarda ise huzursuz bir hareketlilik hali oluşur. Yemek ve uyku miktarı ciddi anlamda artış veya azalma gösterir. Kişi çok mutsuzdur ve hiçbir şeyden keyif alamamaktadır. Bu durumda derhal psikiyatrik/psikolojik tedavi alınması gereklidir.
Kış ile tetiklenen psikiyatrik bozukluklar depresyon ile sınırlı değildir. Kış mevsiminin karanlık hali ve yüklediği sorumluluklar, kişilerdeki değişik hassasiyetlerin dolayısıyla değişik klinik tabloların ortaya çıkmasına uygun zemini oluşturmaktadır. Kış mevsimi ruhsal sağlık açısından başlı başına bir stres kaynağı oluşturmaktadır.
Yaz mevsimi ise bilakis ruhsal sıkıntıların bir kenara bırakılıp tatile çıkılan zamandır. Adeta, bu sıkıntılar da tatile girmekte ve kişiyi o denli huzursuz etmemektedir. Sıkıntının bertaraf edilebileceği birçok etkinlik devreye girmektedir. Deniz, güneş, güzel yemekler, eğlenceler, geziler, yeni aşklar vs.
Kış, yaz mevsiminin o büyülü biraz da gerçeküstü halinin terkedildiği, ayakların tekrar yere bastığı bir zamandır. Kişi, hayatın gerçekliğine geri dönmektedir. Dolayısıyla ertelenen ve üzeri tatillerle kapatılan ruhsal sıkıntıların yeniden baş göstermesi olasıdır. Zaten, tedavi başvurularının da en yoğun olduğu dönem kış aylarıdır.
Unutmayın ki çok beklemeden alınan psikiyatrik/psikolojik tedavi size çok daha güzel yazlar ve güzel kışlar yaşatacaktır.
Uzm.Psk.Mine Karagözoğlu