İletişim, yalnızca kelimelerin aktarımı değil; aynı zamanda duyguların, ihtiyaçların, korkuların ve özlemlerin görünür kılınmasıdır. İnsan, kendini ifade ederek var olur; ama bu ifade biçimi her zaman bağ kurmaya hizmet etmez. Bazen kurduğumuz cümleler, karşılıklı bir temas yaratmak yerine yalnızca tepki üretir. Tıpkı bir pinpon topunun iki raket arasında hızla gidip gelmesi gibi, bazı ilişkilerde iletişim
Savaşçı bilinci, yalnızca mücadele etmeyi değil; mücadele ederken uyanık kalmayı, anlamı korumayı ve içsel bütünlüğü savunmayı ifade eder. Bu bilinç hali, modern psikolojide giderek daha fazla önem kazanan bir kavram haline gelmiştir. Çünkü birey, yalnızca dışsal tehditlerle değil, aynı zamanda içsel çatışmalarla, belirsizlikle ve anlam kaybıyla da savaşmak zorundadır. Savaşçı bilinci, bu savaşın içinde kaybolmadan,
İç çocuk, psikoloji literatüründe bireyin çocukluk döneminden taşıdığı duygusal izlerin, ihtiyaçların ve deneyimlerin sembolik bir temsili olarak tanımlanır. Bu kavram, yalnızca geçmişe dair bir nostalji değil; aynı zamanda bugünkü davranışlarımızı, ilişkilerimizi ve duygusal tepkilerimizi şekillendiren derin bir içsel yapı olarak ele alınır. “İç çocuğu tanımak”, bireyin kendi geçmişiyle, duygusal yaralarıyla ve bastırılmış ihtiyaçlarıyla yüzleşmesi anlamına
Evlilik, birçok kültürde yalnızca iki insanın bir araya gelmesi değil; aynı zamanda bir yaşam biçiminin, bir değer sisteminin ve bir kimlik dönüşümünün ifadesidir. Ancak evlilik, yalnızca bir karar değil; aynı zamanda bir olgunluk hâlidir. “Evlenme olgunluğu” kavramı, bireyin bu kararı alırken sahip olması gereken psikolojik, duygusal ve ilişkisel yeterlilikleri ifade eder. Bu olgunluk, yaşla değil;
Modern toplumların görünmez ama etkili bir örgüsü varsa, bu çoğu zaman “korku” üzerinden şekillenir. Korku, insanın en temel duygularından biridir; hayatta kalma içgüdüsünün bir parçası olarak evrimsel süreçte bize rehberlik etmiştir. Ancak günümüzde korku, yalnızca bireysel bir tepki değil, aynı zamanda toplumsal bir düzenleyici, hatta bir yönetim biçimi hâline gelmiştir. İşte tam da bu noktada
Bir ebeveyni kaybetmek, yaşamın temel taşlarından birinin yerinden oynaması gibidir. Yetişkin bile olsak, içimizdeki çocuk bu kayıp karşısında çaresizleşebilir. Anılar bir bir zihnimizde canlanırken, yaşanmışlıkların ağırlığıyla baş etmek bazen sessizliğin içinde kaybolmak gibidir. Ebeveyn figürü, birçok kişi için koruyucu, rehber ve sevgiyi koşulsuz sunan bir kaynak olur. Bu bağın kaybı, yalnızca fiziksel bir eksiklik değil;
Bağlanma kuramı, bireyin erken yaşlarda bakım verenleriyle kurduğu ilişki biçiminin ileriki yaşamındaki duygusal ve sosyal etkileşimlerini nasıl şekillendirdiğini açıklayan güçlü bir teorik çerçevedir. Bu kuramın temelinde, çocukların kendilerine bakım veren figürlerle kurduğu güven duygusu ve bu figürlerin duygusal erişilebilirliği yer alır. Ebeveyn kaybı gibi travmatik bir olay, çocuğun bu bağlanma temsillerini derinden etkileyebilir; hem içsel
Hayat, bazen kelimelerin yetersiz kaldığı acılarla yüzleştirir insanı. Bunlardan belki de en derin, en sarsıcı olanı, bir evladın kaybıdır. Bu tür bir yas süreci, klasik tanımlarla anlatılamayacak kadar karmaşık, kişisel ve çoğu zaman sessizdir. Bir çocuk kaybı yaşayan ebeveyn, sadece bir bireyi değil; hayallerini, umutlarını, gelecek planlarını ve bir parçalarını da yitirir. Yas sürecinin kapsamı:
Psikologla görüşmek ile bir arkadaşla dertleşmek arasındaki farklar, bu iki deneyimin doğası, amacı ve sağladığı sonuçlar açısından oldukça belirgindir. İkisi de duygusal destek sağlama açısından değerli olabilir, ancak farklı işlevlere sahiptirler. İşte temel farklar: Profesyonellik ve Eğitim Psikolog: Psikologlar, ruhsal sağlık ve insan davranışları konularında uzmanlaşmış, bilimsel bilgiye ve terapi tekniklerine dayalı bir eğitim almış
Psikoterapinin başarılı bir şekilde ilerleyebilmesi ve etik bir çerçevede yürütülebilmesi için belirli kurallara uyulması gereklidir. Bu kurallar hem terapist hem de danışan açısından önemlidir. İşte psikoterapinin temel kuralları: Gizlilik İlkesi Terapistin sorumluluğu: Psikoterapide konuşulan her şey gizli kalır. Terapist, danışanın paylaştığı bilgileri üçüncü kişilerle paylaşamaz. İstisnalar : Danışanın kendine veya başkalarına zarar verme riski taşıdığı




