- Birincil insomnia; ana yakınma, uykuyu başlatma, uykuyu sürdürme ya da dinlendirici olmayan uyku yakınması ve en az 1 ay sürmesi ile tanı konur.
- “Birincil” terimi insomnianın bilinen herhangi bir durumdan bağımsız olduğunu belirtir. Birincil insomnia sıklıkla uykuya dalma güçlüğü ve sık uyanmalar ile karakterizedir. Genellikle birincil insomniası olan hastalar yeterli uyku uyuyabilmek ile meşguldürler. Birincil insomnianın tedavisi güçtür.
- Birincil hipersomnia; En az bir ay süre ile aşırı somnolans varsa ve herhangi bir nedene bağlı değilse birincil hipersomnia tanısı konur.
- Narkolepsi; aşırı gündüz uykulu olma hali ve en az 3 aydır devam eden günlük REM uykusunda anormal bulgular ile oluşur. REM uykusunda hipnogojik ve hipnopompik halüsinasyonlar, katapleksi ve uyku felci görülür. Uykuya daldıktan sonraki 10 dakika içinde REM uykusu görülmesi (uyku başlangıçlı REM dönemleri) narkolepsiyi düşündürür. Narkolepsi tahmin edildiği kadar nadir değildir. Yetişkinlerde %0,02 -0,16 oranlarında görülür ve ailesel geçiş göstermektedir.
Narkolepsi bir epilepsi türü ya da psikolojik bir bozukluk değildir. En yaygın semptom uyku ataklarıdır, hasta uykuya dalmasını engelleyemez. Sıklıkla eşlik eden bir sorun (uzun takipli olgularda yaklaşık %50 ) katapleksidir; ani kas tonüsü kaybı ile çene veya başta düşme, dizlerde zayıflık ve iskelet kaslarında paralizi ile ortaya çıkan kısa kataleptik dönemlerde hastalar sıklıkla uyanıktır, uzun dönemler genellikle uyku ile birleşir ve REM uykusu EEG belirtilerini gösterir.
Diğer semptomlar hipnagojik ve hipnopompik halüsinasyonlardır; uyku başlangıcında veya uyanırken ortaya çıkan işitsel veya görsel olabilen canlı algısal yaşantılardır. Hasta sıklıkla anlık bir korku içine giren ve bir-iki dakika içinde kendini toparlayarak gerçekte hiçbir şeyin olmadığının farkına varır. Yaygın olmayan bir semptomda uyku felcidir ve sıklıkla sabah uyanırken ortaya çıkar; epizot sırasında hasta uyanık ve bilinçlidir fakat kaslarını oynatamaz.
Narkolepsi her yaşta görülür fakat en sık olarak adölesan dönem veya genç erişkinlikte ve çağında da 30 yaşından önce görülür. Bozukluk yavaş bir ilerleme veya platoya ulaşıp yaşam boyu kalma eğilimi gösterir. Otomobil veya endüstri kazalarına yol açabileceğinden tehlikelidir.
Bir tip insan lökosit antijeni olan HLA-DR2 narkoleptik hastaların %90-100’ün de bulunmakta iken, etkilenmemiş bireylerde %10–35 arasında bulunur.
Günün belli dönemlerinde sistemli olarak uygulanan kestirmeler yardımcı olmaktadır ve bazı olgularda ilaca gerek kalmadan tedaviyi sağlamaktadır.
- Solunumla İlişkili Uyku Bozukluğu; uyku ile ilişkili solunum sorununun neden olduğu aşırı uyku veya insomniaya giden uyku bozukluğu ile karakterizedir. Bu sorunlar değişmez bir şekilde hipersomniaya neden olur.
- Obstrütif Uyku Apne Sendromu; uyku apnesi, hava akımının burun ya da ağızda kısa süre durmasıdır. Apneik dönem 10 saniye ya da daha uzun sürer. Genellikle eğer hasta saatte en az 5 apne ve gece boyunca 30 apne epizotu yaşıyorsa patolojik olarak değerlendirilir.
Uyku apnesi tehlikeli bir durumdur. Bazı açıklanamayan ölümlerden ve çocuk ve bebek ölümlerinden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Uyku apnesi, her epizotta aritmi ve geçici kan basıncı değişmelerini içeren kardiyovasküler değişmeler göstermektedir. En karakteristik tablo, gün içinde uyanık kalmakta yetersiz ve yorgunluk yaşayan orta yaşlı ya da yaşlı erkek, bazen depresyon ve duygudurum değişikliklerinin olması ve gündüz uyku ataklarıdır. Eğer hikâye eş ya da yatak partnerinden alınmışsa solumuna eşlik eden yüksek sesli ve aralıklı horlama bildirir.
Bu bozukluğu olan obez hastaların Pickwick sendromu olduğu söylenir. Uyku apnesinden şüphelenilen hastaların laboratuar kayıtlarının alınması gerekir. EEG, EMG, EKG ve çeşitli solunum traselerini içeren tüm gece kayıtları yararlı olmaktadır.
Obstruktif uyku apnesinde sürekli nazal pozitif hava basıncı (nCPAP) bir tedavi seçeneği olmaktadır. Diğer yaklaşımlar kilo verme, nazal cerrahi, trakeostomi ve uvuloplastidir.
Hastalardaki uyku apnesini normale çevirmede hiçbir ilaç etkin değildir. Uyku apnesi varsa veya şüpheleniliyorsa hasta alkolüde içeren sedatif ilaçlardan kaçınmalıdır, çünkü durumu şiddetlenerek hayatı tehdit edebilecek hale getirebilir.
- Merkezi Alveolar Hipoventilasyon; belirgin apneik epizotların bulunmadığı, solunumsal anormalliğin görüldüğü veya uyku sırasında çok bozulduğu ventilasyon azalması ile belirlidir. Uyku sırasında ölüm görülebilir (ondine seyri).
- Sirkadiyen Ritm uyku Bozukluğu; istenilen ile yaşanan uyku periyodlarındaki düzensizlik ile oluşan geniş bir aralıktaki durumlardır.
- Gecikmeli Uyku Evresi Tipi; bozukluk başlıca yakınma olarak istenilen alışıldık saatte uykuya dalamama şeklinde görülür ve uyku başlangıçlı insomniaya benzer. Uykusuzluğa bağlı gün içinde uykulu olma durumu sıklıkla bulunur.
- Jet Lag Tipi; doğu-batı yönündeki seyahatin uzunluğuna ve bireysel hassasiyete bağlı olarak 2–7 gün arasında kendiliğinden düzelir, özgül bir tedavi gerektirmez. Bazı bireyler semptomlarını seyahatten önce öğün ve uyku zamanlarını uygun şekilde değiştirerek önleyebilirler.
- Değişen Mesai saatleri Tipi; sirkadiyen ritm uyku bozukluğu tekrarlayan ve hızlı değişen çalışma düzeni olanlarda, bireysel olarak bozulan düzenlerde ortaya çıkar. En sık görülen semptom karışık insomnia ve somnolanstır, fakat birçok peptik ülser gibi somatik semptom eşlik edebilir.
Yeni düzene geçirildikten sonraki birkaç günde semptomlar genellikle en kötüdür, fakat bazı bireylerde bozulmuş uyku-uyanıklık paternleri uzun süre kalabilir. - BTA Dissomania noktürnal Miyoklonus; uyku sırasında belli bacak kaslarındaki ani ve çok stereotipik kasılmalar şeklinde oluşur. Hastalar bacaklarındaki kasılmaların farkında değildirler. Bu durum 65 yaşın üstündekilerde %40 oranında görülmektedir. Tekrarlayan bacak hareketleri başparmak ekstansiyonu ve bilek, diz ve kalça fleksiyonu ile her 20–60 saniyede bir ortaya çıkar. Sık uyanmalar, dinlendirici olmayan uyku ve gündüz uykulu olma hali başlıca semptomlarıdır. Etkin bir tedavisi bulunmamaktadır.
- Huzursuz Bacak Sendromu; birey oturduğunda ya da yattığında bacaklarında rahatsızlık hisseder. Dizesteziler nadiren ağrılı olurlar, fakat uykuyu bozacak şekilde karşı konulmaz bacak hareketleri oluşturur. Sendrom uykuyla sınırlı değildir, fakat uykuya dalmayı güçleştirir. Orta yaşlarda pik yapar ve popülâsyonun %5’ in de görülür. Belirli bir tedavisi yoktur. Semptomlar hareket ve bacak masajı ile azalır.
- Kleine-Levin Sendromu; göreceli olarak nadir görülen bir durumdur. Normal uyku ve uyarılmış uyanıklığın ortaya çıktığı tekrarlayan uzun uyku periyotlarıdır (hastanın uyandırılabileceği). Hipersomnik epizotlar sırasında oluşan uyanık dönemler sosyal ilişkiden yoksun ve ilk fırsatta yatağa dönmekle belirlidir; diğer yandan hastalar apati, huzursuzluk, konfüzyon, oburca yeme, cinsel inhibisyonun kaybı, sanrılar, varsanılar, açık yönelim bozukluğu, bellek bozukluğu, enkoheran konuşma, eksitasyon veya depresyon ve şiddet gösterirler.
Bazı hastalarda nedeni belirlenemeyen ateş görülmektedir. Kleine-Levin sendromu yaygın değildir. Çoğu olguda, yıl boyunca birkaç hafta süren hipersomnia periyotları yaşanmaktadır. Bazı istisnalar dışında ilk atak 10–21 yaşları arasında oluşur. Nadiren dördüncü ve beşinci dekadlarda başlayanlar bildirilmiştir. Sendrom değişmez bir şekilde kendini sınırlar, erken başlangıçlı olgularda 40 yaşından önce kalıcı remisyon spontan olarak gelişir.
- Menstruasyonla İlişkili Sendrom; Bazı kadınlar menstrüel dönemleri öncesinde aralıklı hipersomnia, değişen davranışsal paternler ve oburca yeme davranışı yaşarlar.
- Uyku Sarhoşluğu; uykudan uyanıklığa geçişte açık farkındalığın olmadığı, uzanmış ve abartılı yaşanan anormal bir uyanmadır. Bu durum konfizyona yol açar ve sıklıkla bireysel ve sosyal güçlüklere, bazende suç davranışına götürebilir. Tanı için temel olan uyku yoksunluğunun bulunmayışıdır. Nadir bir durumdur ve ailesel eğilimi olabilir.