D Psikiyatri Psikoterapi

  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Ekibimiz
    • Foto Albümü
    • Hazırlayanlar
  • Psikiyatri
    • Hastalıklar
    • Tedaviler
    • Psikiyatride Önemli Kişiler
    • Genel Psikiyatri
    • Kaynakça
  • Psikoterapi
  • Makaleler
  • Dünyaya Yön Verenler
  • Blog
  • İletişim
Randevu
  • Anasayfa
  • Genel Psikiyatri
  • Pinpon iletişim: Tepkiden temasa
07 Ekim 2025 Salı / Kategori Genel Psikiyatri

Pinpon iletişim: Tepkiden temasa

İletişim, yalnızca kelimelerin aktarımı değil; aynı zamanda duyguların, ihtiyaçların, korkuların ve özlemlerin görünür kılınmasıdır. İnsan, kendini ifade ederek var olur; ama bu ifade biçimi her zaman bağ kurmaya hizmet etmez. Bazen kurduğumuz cümleler, karşılıklı bir temas yaratmak yerine yalnızca tepki üretir. Tıpkı bir pinpon topunun iki raket arasında hızla gidip gelmesi gibi, bazı ilişkilerde iletişim de bu döngüye hapsolur: hızlı, yüzeysel, savunmacı ve duygusal derinlikten uzak. Bu yazıda, “pinpon iletişim” olarak adlandırabileceğimiz bu tepkisel iletişim biçimini anlamaya ve dönüştürmeye çalışacağız.

Pinpon iletişim, tarafların birbirini gerçekten duymadığı, yalnızca cevap yetiştirdiği bir etkileşim biçimidir. Bu tarz iletişimde, kişi karşısındakini anlamaya değil, kendini savunmaya ya da haklı çıkarmaya odaklanır. Duygular regüle edilmeden, düşünceler filtrelenmeden ifade edilir. Bu da iletişimi bir bağ kurma alanı olmaktan çıkarır; bir mücadele zeminine dönüştürür. Özellikle yakın ilişkilerde, aile içinde, romantik bağlarda ya da dijital tartışmalarda sıkça karşımıza çıkan bu döngü, zamanla ilişkileri yorar ve tüketir.

Bu iletişim biçiminin kökeninde çoğu zaman duygusal regülasyon eksikliği yatar. Modern yaşamın hızı, sosyal medyanın tepkiselliği ve bireysel farkındalık eksikliği, duyguların içsel olarak işlenmesini zorlaştırır. Daniel Goleman’ın duygusal zeka kuramında vurguladığı gibi, duygusal öz-farkındalık ve duygusal kontrol becerileri gelişmediğinde, bireyler iletişimde tepkisel hale gelir. Bu da pinpon iletişimin zeminini hazırlar. Aynı zamanda çocuklukta yaşanan duygusal ihmal, eleştirel ebeveyn tutumları ya da güvensiz bağlanma biçimleri, bireyin iletişim tarzını şekillendirir. İç çocuk, geçmişte öğrendiği kalıpları bilinç dışı bir şekilde tekrar eder. Her eleştiri, eski bir yarayı hatırlatır; her sessizlik, terk edilme korkusunu tetikler. Bu duygularla başa çıkamayan birey, iletişimde savunmaya geçer ve tepki verir. Böylece pinpon döngüsü başlar.

Pinpon iletişimin anatomisi

Pinpon iletişim, genellikle şu özelliklerle kendini gösterir :

Tepkisellik; taraflar birbirini dinlemek yerine, bir sonraki cevabı hazırlamakla meşguldür. Duyguların regüle edilmediği, düşüncelerin filtrelenmediği bir hız söz konusudur.

Savunma ve saldırı döngüsü; her ifade, karşı taraf için bir tehdit algısı yaratır. Bu da savunma mekanizmalarını tetikler: inkâr, yansıtma, küçümseme, alay gibi.

Yüzeysellik; konuşmalar, duygusal derinlikten yoksundur. Gerçek ihtiyaçlar, korkular ya da özlemler dile getirilmez.

Bağ kuramama; iletişim, ilişkiyi beslemek yerine tüketir. Taraflar birbirine yaklaşmak yerine, daha da uzaklaşır.

Bu döngü, yalnızca bireysel ilişkilerde değil, toplumsal düzeyde de kendini gösterir. Özellikle dijital dünyada, sosyal medya platformlarında, forumlarda ya da yorum alanlarında bu tarz iletişim biçimi norm haline gelmiştir. İnsanlar fikirlerini paylaşırken, çoğu zaman karşı tarafı anlamaya değil, kendi görüşünü savunmaya odaklanır. Bu da empatiyi zayıflatır, kutuplaşmayı artırır ve ilişkileri yüzeyselleştirir. Herkes kendi görüşünü savunur, ama kimse gerçekten dinlemez. Bu da toplumsal bağları zayıflatır.

Eric Berne’in Transaksiyonel Analiz kuramı, bu döngüyü anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Bireyler iletişimde ebeveyn, yetişkin ve çocuk ego durumları arasında geçiş yapar. Pinpon iletişimde genellikle eleştirel ebeveyn ve isyankâr çocuk ego durumları arasında çatışma yaşanır. Taraflar yetişkin ego durumuna geçemediği için, iletişim olgunlaşamaz ve yüzeysel kalır. Oysa yetişkin ego durumu, duyguları regüle edebilen, karşı tarafı dinleyebilen ve empati kurabilen bir iletişim biçimini temsil eder. Bu ego durumuna geçiş, pinpon iletişimden çıkışın anahtarıdır.

Bu noktada, iç çocukla temas kurmak da önemlidir. İç çocuk, bireyin geçmişte yaşadığı duygusal deneyimlerin taşıyıcısıdır. Bu çocuk, çoğu zaman görülmemiş, anlaşılmamış, ihmal edilmiş ya da eleştirilmiş olabilir. Yetişkin birey, bu çocukla temas kurmadığında, iletişimde onun duygularını bilinçdışı bir şekilde tekrar eder. Örneğin, çocukken sürekli susturulan biri, yetişkinlikte her eleştiriyi bir tehdit olarak algılayabilir. Ya da duygusal ihtiyaçları karşılanmamış biri, iletişimde sürekli onay arayabilir. Bu da iletişimi bir bağ kurma alanı olmaktan çıkarır; bir onay alma ya da kendini koruma alanına dönüştürür.

Pinpon iletişim, bu içsel yaraların dışa vurumudur. Her tepki, bir savunma mekanizmasının devreye girmesidir. Her savunma, bir duygunun görünmemesi için örülen bir duvardır. Bu duvarlar, zamanla ilişkiyi örter, teması engeller. İletişim, bir temas alanı olmaktan çıkar; bir mücadele alanına dönüşür. Taraflar birbirine yaklaşmak yerine, daha da uzaklaşır. Bu uzaklık, zamanla duygusal kopuşlara, yalnızlığa ve ilişki yorgunluğuna neden olur.

Pinpon iletişimden diyaloğa geçiş

 Peki bu döngüden nasıl çıkılır? Pinpon iletişimden diyaloğa geçmek, yalnızca iletişim tekniklerini değiştirmekle değil, aynı zamanda içsel bir dönüşümle mümkündür. İşte bazı dönüşüm adımları :

Durmak ve nefes almak: Tepki vermeden önce durmak, duyguyu tanımak ve regüle etmek. Bu, iletişimin hızını yavaşlatır ve derinleşmesini sağlar.

Dinlemek: Gerçek anlamda dinlemek, karşı tarafın duygusunu ve ihtiyacını anlamaya çalışmak. Empati kurmak.

Duyguyu sahiplenmek : “Sen hep böyle yapıyorsun” yerine “Ben kendimi değersiz hissediyorum” diyebilmek. Bu, savunma yerine bağ kurmayı sağlar.

Yetişkin ego durumuna geçmek: Eleştiri ya da isyan yerine, çözüm odaklı ve olgun bir iletişim biçimi benimsemek.

İç çocukla temas kurmak: Kendi geçmiş deneyimlerini fark etmek, hangi duyguların tetiklendiğini anlamak ve bu duygularla şefkatle ilişki kurmak.

Bu adımlar, yalnızca bireysel ilişkilerde değil, toplumsal düzeyde de daha sağlıklı iletişim biçimlerinin oluşmasına katkı sağlar.

İletişim bir davettir

İletişim, bir davettir. Karşımızdaki kişiyi duygusal dünyamıza davet ederiz. Bu davet, savunma ve saldırı üzerine kuruluysa, kimse içeri giremez. Ama bu davet, şefkatle, açıklıkla ve empatiyle yapılırsa, gerçek bağlar kurulabilir.

Pinpon iletişim, bu davetin reddedildiği bir alandır. Her tepki, bir duvar örer. Her savunma, bir mesafe yaratır. Ama bu döngü fark edildiğinde, dönüştürülebilir. İletişim, yeniden bir bağ kurma alanına dönüşebilir.

Bu döngüden çıkmak mümkündür. Ancak bu, yalnızca iletişim tekniklerini değiştirmekle değil; aynı zamanda içsel bir dönüşümle mümkündür. Bu dönüşüm, kişinin kendi duygularıyla temas kurması, geçmiş deneyimlerini fark etmesi ve iletişimde bağ kurma niyetiyle hareket etmesiyle başlar. Tepki vermek yerine durmak, duyguyu tanımak ve sahiplenmek; karşı tarafı suçlamak yerine kendi ihtiyacını ifade etmek; savunma yerine açıklıkla yaklaşmak… Bunlar, iletişimi bir mücadele alanından bir temas alanına dönüştürür.

Bu dönüşüm, zaman alır. Çünkü duyguların regüle edilmesi, geçmiş deneyimlerin fark edilmesi ve yeni iletişim biçimlerinin öğrenilmesi bir süreçtir. Bu süreçte, bireyin kendine şefkatle yaklaşması, hata yapma hakkını tanıması ve iletişimde açıklıkla kalabilmesi önemlidir. Her iletişim anı, bir öğrenme alanıdır. Her tepki, bir farkındalık fırsatıdır. Her savunma, bir temas davetidir.

İletişim, bir davettir. Karşımızdaki kişiyi duygusal dünyamıza davet ederiz. Bu davet, savunma ve saldırı üzerine kuruluysa, kimse içeri giremez. Ama bu davet, şefkatle, açıklıkla ve empatiyle yapılırsa, gerçek bağlar kurulabilir. Pinpon iletişim, bu davetin reddedildiği bir alandır. Her tepki, bir duvar örer. Her savunma, bir mesafe yaratır. Ama bu döngü fark edildiğinde, dönüştürülebilir. İletişim, yeniden bir bağ kurma alanına dönüşebilir.

Bu bağ, yalnızca kelimelerle değil; aynı zamanda sessizlikle, bakışla, beden diliyle ve niyetle kurulur. Bazen bir cümle değil, bir duruş bağ kurar. Bazen bir açıklama değil, bir susuş temas yaratır. İletişim, yalnızca konuşmak değil; aynı zamanda duymaktır. Duymak, yalnızca kelimeleri değil; duyguları, ihtiyaçları ve özlemleri duymaktır. Bu duyma hali, pinpon iletişimin hızını yavaşlatır, derinliğini artırır ve teması mümkün kılar.

İletişim, bir temas alanıdır. Bu alan, savunma yerine açıklıkla, tepki yerine farkındalıkla, hız yerine derinlikle kurulduğunda, ilişkiler yeniden nefes alır. Pinpon iletişimden diyaloğa geçmek, yalnızca bir teknik değil; bir niyettir. Bu niyet, bağ kurma cesaretidir. Görülme, duyulma ve anlaşılma arzusu kadar, karşı tarafı görme, duyma ve anlama isteğidir.

 

  • Tweet

Bundan sonra ne okuyabilirsiniz?

ebeveyni kaybetmek
Ebeveyn kaybı: Sessizliğin içinden geçmek
İç çocuğu tanımak: Yaralı yanlarımızla bağ kurmak, kendimize şefkatle yaklaşmak
ebeveyn kaybı
Ebeveyn kaybı yaşamış çocukların bağlanma temsilleri üzerine psikolojik bir inceleme

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konu Başlıkları

  • Dünyaya Yön Verenler
  • Genel Psikiyatri
  • Hastalıklar – DSM-IV Sınıflandırılması
    • Anksiyete Bozuklukları
    • Başka Bir Yerde Sınıflandırılamayan Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Ruhsal Bozukluklar
    • Başka Yerde Sınıflandırılmamış Dürtü Denetim Bozuklukları
    • Cinsel Bozukluklar ve Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Cinsel İşlev Bozuklukları
      • Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Parafililer
    • Delirium, Demans, Amnestik ve Diğer Bilişsel Bozukluklar
    • Dissosiyatif Bozukluklar
    • Duygudurum Bozukluğu
    • Genellikle İlk Kez Bebeklik, Çocukluk ya da Ergenlik Döneminde Tanısı Konan Bozukluklar
    • İlişki Sorunları
    • Kişilik Bozuklukları
    • Klinik İlgi Odağı Olabilecek Durumlar
    • Madde Kullanımı İle İlişkili Bozukluklar
    • Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar
    • Somatofrom Bozukluklar
    • Uyku ve Uyku Bozuklukları
    • Uyum Bozuklukları
    • Yapay Bozukluklar
    • Yeme Bozuklukları
  • Makaleler
  • Psikiyatride Önemli Kişiler
  • Psikoterapi
  • Tedaviler
    • Biyolojik Tedaviler
      • EKT
      • İlaçlar
    • Psikoterapiler

En çok okunanlar

© 2025 D Psikiyatri Tüm hakları saklıdır.
Tasarım Uygulama SyberiumTechs

YUKARI