Anoreksiya nervoza vücut yapısında ağır bir bozuklukla karakterize, zayıf olma adına sıklıkla ölesiye açlık sınırına getiren bir durumdur.
Kadınlarda, erkeklere nazaran daha sık görülür ve başlangıcı genellikle ergenliktedir. Bozukluğun bulunduğu genç kadınlarda altta yatan psikolojik rahatsızlık kuramları arasında genç kızlıktan kadınlığa geçişi çevreleyen çatışmalar bulunur.
DSM-IV’ te anoreksiya nevroza için tanı ölçütleri beden ağırlığının beklenen en az kiloda veya üzerinde tutmaya karşı ısrarla ret etme veya belli bir büyüme dönemi boyunca beklenen kilonun alınamamasından oluşur. Her iki durumda da beklenen kilonun %85’ in den düşük beden ağırlığı kaygı uyandırıcıdır. Menarş sonrası kadınlarda anoreksiya nervoza ölçütlerini karşılamak için ardı ardına en az üç menstrüel siklüs görülmemiş olmalıdır.
Ergen ve genç erişkin öğrenciler arasında %4’ün üzerinde bir oranda çeşitli türlerde yeme bozuklukları bildirilmiştir.
Anoreksiya nervoza’nın başlangıcı en sık ergenlik yıllarının ortaları olmakla birlikte, %5’i aşan oranlarda erken yirmili yaşlarda başlayabilir.
Anoreksiya nervoza’nın ergen kızların %0,5 ile 1’inde görüldüğü tahmin edilmektedir. Kızlarda erkeklerin 10 ila 20 kat daha sıktır.
En sık olarak gelişmiş ülkelerde ve balerinlik ya da mankenlik gibi ince olmayı gerektiren mesleklerde çalışan genç kadınlarda görülür.
Biyolojik, sosyal ve psikolojik faktörler anoreksiya nervozanın sebepleri arasında yer alır.
Anoreksiya nervoza hastalarının kız kardeşleri hastalığa yatkındır, fakat bu yatkınlık genetik etkenlerden çok sosyal etkileşimle ilişkili olabilir. Aile bireylerinde majör duygudurum bozuklukları genel popülasyona oranla daha sıktır.
Anoreksiya nervoza genellikle 10-30 yaşlar arasında başlar. Bu sınırlar dışındaki hastalar tipik değildir ve tanı sorgulanmalıdır. 13 yaşından sonra hastalığın başlama sıklığı hızla artar; 17–18 yaşlarda maksimum sıklığa ulaşır. Hastaların %85’in de başlangıç 13–20 yaşlar arasındadır.
Kilo kaybetmeye yönelik yersiz davranışların çoğu gizli olarak yapılır. Anoreksiya nervoza hastaları çoğunlukla aileleriyle birlikte ya da halka açık yerlerde yemek yemeyi reddederler.
Ne yazık ki iştah kaybı anlamına gelen “anoreksi” sözcüğü yanlış adlandırmadır, çünkü hastalığın geç dönemlerine kadar iştah kaybı oldukça nadirdir. Yemek tarifi toplama ve başkaları için özenli sofralar kurma tutkuları yoğun olarak yiyecek düşündüklerinin delilleridir. Bazı hastalar yiyecek alınımındaki istemli kısıtlamayı sürekli olarak kontrol edemez ve tıkınırcasına yeme atakları olur. Bu ataklar genellikle gizlidir ve sıklıkla geceleri olur. Yeme ataklarını sıklıkla istemli kusmalar izler. Hastalar kilo vermek için laksatif hatta diüretik kullanırlar. Ritüelistik egzersizler özellikle aşırı bisiklet binme, koşma ve yürüme sık görülen aktivitelerdir.
Obsesif-kompulsif davranış, depresyon ve anksiyete literatürde anoreksiya nervoza da görülen en sık psikiyatrik semptomlar olarak geçer. Hastalar katı ve mükemmeliyetçi olma eğilimindedir. Somatik yakınmalar ve özellikle epigastik rahatsızlık sıktır. Zayıf seksüel uyum bozukluğu olan hastalarda sıklıkla tanımlanmıştır.
Hastalar genellikle kilo kayıpları gözle görülür hale geldiğinde tıbbi incelemeye alınırlar. Kilo kaybı derinleştikçe hipotermi (35,8 dereceye kadar), buna bağlı ödem, bradikardi, hipotansiyon ve lanugo (yeni doğanınkine benzer saç görünümü) gibi fizik belirtiler gözlenir ve bazı metebolik değişiklikler ortaya çıkar.
Bazı anoreksiya nervoza hastalarında zorla kusma ya da müshil ve dürietik suiistimaline bağlı hipokalemik alkoloz görülebilir.
EKG değişiklikleri potasyum kayıplarından da olabilir ve ölüme götürebilir. DSM-IV iki tip anoreksiya nervoza tanımlar; kısıtlı tip ve tıkanırcasına yiyen/boşaltan tip. Tıkanırcasına yiyen/boşaltan tip sıktır, anoreksiya nervoza hastalarının %50’sin den fazlasında gelişir.
Klinisyen hastada kilo kaybına neden olabilecek medikal bir hastalık (beyin tümörü ya da kanser gibi) olmadığından emin olmalıdır.
Anoreksiya nervoza, tıkanırcasına yeme ataklarıyla giden ve hastaların kilolarını normal sınırlar içerisinde tuttukları bulimia nervozadan ayırt edilmelidir. Bulimia nervosada nadiren %15’e varan kilo kaybı olur; bununla birlikte bu iki hastalık sıklıkla birlikte görülür.
Anoreksiya nervoza’nın gidişi çok büyük farklılıklar gösterir-tedavisiz spontan düzelme, çeşitli tedaviler sonucu düzelme, dalgalanan kilo alımlarını izleyen relapslar, açlığın komplikasyonu olarak giderek kötüleşen ve ölümle sonuçlanan gidiş gibi –genellikle prognoz iyi değildir.
Birçok hastane tedavi programına hastaların kısa dönem cevabı iyidir. Çalışmalar %5–18 oranında ölüm olduğunu göstermektedir. İyi sonucun göstergeleri; açlık hissinin kabul edilmesi, daha az inkâr, daha az immatürüte ve gelişmiş öz güvendir.
Anoreksiya nervoza hastalarının %30-50’sin de bulimia nevroza semptomları bulunur ve bunlar genellikle anoreksiya nevroza başladıktan sonra ilk 1,5 yıl içinde çıkar.
Anoreksiya nervoza’nın karmaşık psikolojik ve medikal belirtileri bireysel ve aile terapisi ve gereğinde hospitalizasyonu içeren kapsamlı bir tedavi planı önerilir. Davranışçı, interpersonel ve kognitif yaklaşımlar ve bazen de ilaç uygulaması yapılmalıdır.
Hospitalizasyon; Anoreksiya nervoza tedavisinde ilk olarak hastanın beslenme durumu düzene sokulmalıdır, zira dehidratasyon, ölümcül açlık ve elektroit dengesizliği ciddi sağlık sorunlarına hatta ölüme yol açabilir. Genellikle ve beklenen kilonun %20’ den fazlasını kaybetmiş hastaların yatırılması önerilir, bu oran %30’u aşmışsa 2–6 aylık psikiyatrik hospitalizasyon gerekir, çoğu hasta psikiyatrik tedaviye ilgisiz ve hatta dirençlidir; doktorun ofisine yakınları ya da arkadaşları tarafından gönülsüz getirilirler. Sıkı uygulamalar gerekli olduğunda akrabaların hekime ve tedavi ekibine güveni ve desteği mutlaka gereklidir. Sadece malnütrisyon komplikasyonlarına bağlı ölüm riski söz konusuysa hasta isteği dışında yatırılmalıdır.
Anoreksiya Nervoza DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri
- Yaşı ve boy uzunluğu için olağan sayılan en az kiloda ya da bunun üzerinde bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme (örn. beklenenin %85’inin altında bir vücut ağırlığına sahip olmaya yol açan bir kilo kaybı ya da büyüme dönemi sırasında, beklenenin %85’inin altında bir vücut ağırlığına sahip olmaya yol açacak bir biçimde beklenen kilo alımını gerçekleştirmeme).
- Beklenenin altında bir vücut ağırlığına sahip olmasına karşın kilo almaktan ya da şişman biri olmaktan aşırı korkma.
- Kişinin vücut ağırlığı ya da biçimini algılama biçiminde bozukluk olması, kendini değerlendirmede vücut ağırlığı ya da biçiminin anlamsız bir etkisinin olması ya da o sırada vücut ağırlığının düşük olmasının önemini inkar etme.
- Bayanlarda menarş sonrası amenore, yani, en az üç ardışık menstruel siklusun olmaması. (Sadece hormon verilmesi sonrası menstruasyon dönemleri oluyorsa o kadının amenoresi olduğu düşünülür, örn. östrojen uygulaması.)