Uyku düzenli, tekrarlayan ve kolayca geri dönebilen bir durumdur. Uyku düzensizlikleri gelişmekte olan bir mental hastalığın sıklıkla erken bir semptomu olmaktadır. Uyku iki fizyolojik durumdan oluşmaktadır; hızlı göz hareketlerinin olmadığı (NREM) uyku ve hızlı göz hareketleri (REM) uykusu. NREM uykusu evre 1’den evre 4’e kadar olan dönemlerden oluşmaktadır. REM uykusu, uyanıklıktakine benzer, yüksek beyin ve
Uyku bozukluklarını başlıca 4 semptom belirler; İnsomnia, hipersomnia, parasomnia ve uyku-uyanıklık düzeni bozukluğu. İnsomnia; uykuyu başlatmak veya sürdürmekte güçlük olması durumudur. İnsomnia geçici veya sürekli olabilir. Hipersomnia; aşırı uyku uyuma ve aşırı gündüz uykululuğu (somolans) ile kendini gösterir. Somnolans terimi uykulu olma yakınması, uyanık olunan dönemlerde uykuya dalma eğilimi, uyku ataklarının oluşması ve uyanıklığı sürdürememe
Birincil insomnia; ana yakınma, uykuyu başlatma, uykuyu sürdürme ya da dinlendirici olmayan uyku yakınması ve en az 1 ay sürmesi ile tanı konur. “Birincil” terimi insomnianın bilinen herhangi bir durumdan bağımsız olduğunu belirtir. Birincil insomnia sıklıkla uykuya dalma güçlüğü ve sık uyanmalar ile karakterizedir. Genellikle birincil insomniası olan hastalar yeterli uyku uyuyabilmek ile meşguldürler. Birincil
Kâbus Bozukluğu; Kâbus, bireyin korkuyla uyanmasına yol açan uzun, korkulu rüyadır. Diğer rüyalar gibi kâbuslar her zaman REM uykusunda oluşur. Genellikle gecenin ilerleyen uzun REM dönemlerinde görülür. Erişkin popülâsyonun %50’si ara sıra görülen kâbuslar bildirmektedir. Kâbus bozukluğunda genellikle özgül bir tedavi gerekmemektedir. Uykuda korku Bozukluğu; uykuda korku, gecenin ilk üçte birlik döneminde derin NREM sırasında
Uyku ile İlişkili Bruksizm; Bruksizm başlıca evre 2 uykusunda görülen dişlerde öğütme hareketinin olmasıdır. Dişçilere göre popülâsyonun %5–10’ u dişlerde belirlenebilir hasara yol açabilen ciddi bruksizmden yakınmaktadır. Uykudayken, sabah bir çene ağrısı yoksa genellikle fark edilmez; diğer yandan yatak partneri veya oda arkadaşları sesle uyanabilmektedir. Tedavi ağırlık ve düzeltici ortodontik yaklaşımları içermektedir. REM Uykusu Davranış
Anoreksiya nervoza vücut yapısında ağır bir bozuklukla karakterize, zayıf olma adına sıklıkla ölesiye açlık sınırına getiren bir durumdur. Kadınlarda, erkeklere nazaran daha sık görülür ve başlangıcı genellikle ergenliktedir. Bozukluğun bulunduğu genç kadınlarda altta yatan psikolojik rahatsızlık kuramları arasında genç kızlıktan kadınlığa geçişi çevreleyen çatışmalar bulunur. DSM-IV’ te anoreksiya nevroza için tanı ölçütleri beden ağırlığının beklenen
Anoreksiya nervoza’dan daha sık görülen BN, denetimi yitirmiş olma duygusunun eşlik ettiği yineleyen büyük miktarlarda yeme ataklarından oluşur. Toplumsal müdahale ya da karın ağrısı veya bulantı tıkanırcasına yemeyi sonlandırır ve sıklıkla bunu suçluluk, depresyon ve kendinden iğrenme duyguları izler. Anoreksiya nervoza hastalarının aksine BN hastaları normal beden ağırlıklarını koruyabilirler. BN prevalansı anoreksiya nervoza’dan yüksektir. Genç
Katı bir şekilde normal cinselliği tanımlamak zordur ve klinik olarak pratik değildir. Anormal cinselliği tanımlamak daha kolaydır bunlar; kendine veya başkalarına zarar veren cinsel davranışlar, partnere yöneltilemeyenler, birincil cinsel organların uyarılmasının olmaması, suç ve anksiyete ile uygunsuz ilişki olması veya kompulsif olmasıdır. “Psikoseksüel” terimi kişinin cinselliğinden etkilenen kişilik gelişimi ve işlevini belirtmek için kullanılmıştır. Freud’
1973’te homoseksüalite Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından tanı kategorisinden çıkarılmıştır ve DSM-IV’ ten de çıkarılmıştır. Homofobi, homoseksüaliteye ve homoseksüellere karşı olma tutumu veya korkusudur. Homoseksüalitenin sıklığı %1–10 arasında değişmektedir. Psikodinamik kurama göre erkeklerde homoseksüel davranışa neden olabilecek erken hayat koşulları; güçlü bir anne saplantısı, etkin babalıktan yoksun olma, erkeklik gelişiminin ebeveyn tarafından inhibisyonu, gelişmenin narsistik kademesinde
Göreceli olarak mutlu evli çiftlerde yapılan bir çalışmada kadınların %33’ü cinsel heyecanı sürdürmede güçlük tariflemiştir. Birçok psikolojik etken (örneğin bunaltı, suçluluk ve korku) kadında cinsel uyarılma bozukluğu ile ilişkilidir. William Masters ve Virginia Johnson mens başlamadan önce kadınların cinsel ilişkiye özellikle istekli olduklarını bulmuştur. Bununla birlikte bazı kadınlar, en büyük seksüel heyecanı mensten hemen sonra