DSM-IV, depersonalizasyon bozukluğunu kişinin kendi gerçeklik duygusunun geçici olarak yitirilmesiyle ilgili kendilik algısında ısrarlı ve yineleyici değişim olarak tanımlar. Depersonalizasyon bozukluğu olan hastalar, kendilerini mekanik, rüyada veya bedenlerinden ayrı olarak hissedebilirler. Ataklar egodistoniktir ve hastalar semptomların gerçek dışı olduğunu anlarlar.
Depersonalizasyon birinin bedenini veya kişisel kendiliğinin yabancı ve gerçek dışı olduğunu hissetmesidir; dereslizasyon dış dünyadaki nesneleri yabancı ve gerçek dışı olarak algılamasıdır.
Çoğu kişinin yaşamlarında ara sıra olan izole fenomendir ve kesinlikle patolojik değildir.
Patolojik depersonalizasyonla ilgili epidemiyoloji bilgileri yetersizidir. Birkaç yeni araştırmada, depersonalizasyonun kadınlarda erkeklere göre en az iki kat daha sık ortaya çıktığı bulunmuştur; 40 yaşın üzerindeki kişilerde nadir görülür.
Depersonalizasyon bozukluğu psikolojik, nörolojik veya sistematik hastalık nedeniyle ortaya çıkabilir. Depersonalizasyon anksiyete bozukluklarına, depresif bozukluklara ve şizofreniye genellikle eşlik eden bir semptomdur.
Depersonalizasyon bozukluğunun DSM-IV tanı ölçütleri, hastalarda belirgin strese ya da toplumsal, mesleki veya kişilerarası ilişkilerinde işlev görebilmelerinde bozulmaya yol açan devamlı ya da yineleyici depersonalizasyon ataklarını gerektirir.
Bu bozuklukta gerçeği değerlendirme yetisinin bozulmamasıyla genellikle psikotik bozukluklardan ayırt edilir.
Hastanın vücudunun yarısının gerçek dışı olduğunu ya da var olmadığını hissetmesi olan hemi depersonalizasyon kontralateral parietal lob hastalığı ile ilişkili olabilir.
Depersomalizasyon birçok diğer hastalıkla semptom olarak bulunabilir. Hastaların büyük bir çoğunluğunda, depersonalizasyon bozukluğu semptomları öncelikle aniden ortaya çıkar; ancak bazı hastalar tedrici bir başlangıç bildirir. Bozukluk en sık 15–30 yaş arasında başlar, ancak 10 yaşında hastalarda görülmüştür, daha az sıklıkta 30 yaşından sonra ortaya çıkar ve yaşamın geç dekatlarında hemen hemen hiç görülmez.
Çoğu hastalarda, semptomların yoğunluğunda herhangi önemli bir dalgalanma olmaksızın sabit bir seyir izler, ancak semptomlar epizotik olarak ortaya çıkabilir, semptomsuz aralar gösterir.
Depersonalizasyon bozukluğunun tedavisine az ilgi gösterilmiştir.