İnsan ilişkilerinin en temel dinamiklerinden biri çatışmadır. Çatışma yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır. Çünkü farklılıklarımız, ihtiyaçlarımız, beklentilerimiz ve değerlerimiz birbirine temas ettiğinde, çoğu zaman uyumlu bir şekilde birleşmek yerine sürtüşme yaratır. Peki biz aslında ne hakkında kavga ediyoruz? Bu sorunun cevabı yüzeyde görünen konuların ötesinde, çok daha derin psikolojik ve toplumsal katmanlara uzanır. Çoğu zaman kavga
İnsan ilişkilerinde en sık karşılaşılan ve en çok romantize edilen paradokslardan biri, zıt karakterlerin birbirine çekilmesidir. “Zıt kutuplar birbirini çeker” sözü yalnızca fiziksel bir metafor değil aynı zamanda psikolojik, kültürel ve nörobiyolojik bir gerçeğin ifadesidir. Ancak bu çekim çoğu zaman çatışmayla sonuçlanır. Peki neden? Neden bizi tamamladığını düşündüğümüz bir karakter, zamanla en çok kavga ettiğimiz
Kavga etmek, insanlık tarihinin en eski davranış biçimlerinden biridir. Sözlü tartışmalar, fiziksel çatışmalar, duygusal çekişmeler… Hepsi aynı temel sorunun etrafında döner: “Benimle aynı fikirde olmayan biriyle nasıl başa çıkarım?” Bu sorunun cevabı, sadece bireysel psikolojimizde değil; aile yapılarımızda, toplumsal kodlarımızda, kültürel mirasımızda ve hatta biyolojik donanımımızda gizlidir. Peki gerçekten, niçin kavga ederiz? Kavga çoğu zaman

