D Psikiyatri Psikoterapi

  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Ekibimiz
    • Foto Albümü
    • Hazırlayanlar
  • Psikiyatri
    • Hastalıklar
    • Tedaviler
    • Psikiyatride Önemli Kişiler
    • Genel Psikiyatri
    • Kaynakça
  • Psikoterapi
  • Makaleler
  • Dünyaya Yön Verenler
  • Blog
  • İletişim
Randevu
  • Anasayfa
  • Psikoterapi
  • Zıt Kutuplar Birbirini Çeker ve Kavga Etmeye Mahkum Olmamızın Nedenleri
07 Kasım 2025 Cuma / Kategori Psikoterapi, Psikoterapiler

Zıt Kutuplar Birbirini Çeker ve Kavga Etmeye Mahkum Olmamızın Nedenleri

zıt kutuplar

İnsan ilişkilerinde en sık karşılaşılan ve en çok romantize edilen paradokslardan biri, zıt karakterlerin birbirine çekilmesidir. “Zıt kutuplar birbirini çeker” sözü yalnızca fiziksel bir metafor değil aynı zamanda psikolojik, kültürel ve nörobiyolojik bir gerçeğin ifadesidir. Ancak bu çekim çoğu zaman çatışmayla sonuçlanır. Peki neden? Neden bizi tamamladığını düşündüğümüz bir karakter, zamanla en çok kavga ettiğimiz kişiye dönüşür? Bu sorunun cevabı, insan doğasının derinliklerinde saklıdır.

Zıt karakterler arasındaki çekim çoğu zaman bireyin kendi eksik yönlerini dışarıda aramasıyla başlar. Carl Jung’un “gölge” kavramı bu durumu anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Jung’a göre her birey, toplum içinde kabul gören bir yüz (persona) geliştirir ancak bastırdığı, reddettiği ya da farkında olmadığı yönleri gölge olarak bilinç dışında kalır. Zıt karakterler birbirlerinin gölgelerini temsil eder. Örneğin; dışa dönük bir birey, içe dönük birini çekici bulabilir çünkü kendi bastırdığı dinginliği ve derinliği o kişide görür. Bu çekim aslında bireyin kendi bütünlüğünü tamamlama arzusudur. Ancak gölgeyle yüzleşmek rahatsız edici bir süreçtir. Bu nedenle zıtlıkla gelen çekim zamanla çatışmaya dönüşebilir.

İlişkilerdeki bu çekim ve çatışma döngüsünü anlamak için bağlanma kuramına da bakmak gerekir. Güvenli, kaçıngan ve kaygılı bağlanma stilleri bireylerin ilişkilerde nasıl davrandığını belirler. İlginç bir şekilde kaygılı bağlanan bireyler sıklıkla kaçıngan bağlanan bireyleri çekici bulur. Bu zıtlık bir tür psikolojik dans yaratır. Kaygılı birey yakınlık isterken, kaçıngan birey mesafe arar. Bu döngü hem yoğun bir çekim hem de sürekli bir çatışma yaratır. Her iki taraf da kendi bağlanma yarasını iyileştirmeye çalışırken, karşı tarafın davranışı bu yarayı daha da derinleştirebilir. Bu nedenle zıt bağlanma stilleri bir araya geldiğinde, ilişki hem öğretici hem de yıpratıcı olabilir.

Zıtlıkla gelen çekimin bir diğer boyutu da nörobilimsel düzeydedir. Dopamin, beynin ödül sistemiyle ilişkili bir nörotransmitterdir ve yeni, farklı, heyecan verici olanı arzulamamıza neden olur. Zıt bir karakter, bireyin alışık olduğu davranış kalıplarının dışındadır ve bu farklılık dopamin salınımını tetikler. Bu nedenle zıt karakterler ilk etapta daha çekici gelir. Ancak dopaminin etkisi geçicidir. İlişki ilerledikçe bireyler farklılıkların getirdiği zorluklarla yüzleşmeye başlar. Bu noktada serotonin ve oksitosin gibi bağlanma hormonları devreye girer. Eğer ilişki bu hormonların desteklediği güvenli bağlanma ortamına dönüşemezse, dopaminin cazibesi yerini hayal kırıklığına bırakır.

Kişilik kuramları da bu çekim ve çatışma döngüsünü anlamamıza yardımcı olur. Meyers-Briggs Kişilik Envanteri (MBTI), bireylerin kişilik özelliklerini dört temel boyutta değerlendirir: dışa dönüklük-içe dönüklük, sezgisellik-duyusal algı, düşünce-duygu, yargılayıcılık-algılayıcılık. Bu boyutlar bireylerin dünyayı nasıl algıladığını ve nasıl tepki verdiğini gösterir. Zıt MBTI profilleri, birbirini tamamlayıcı gibi görünse de uzun vadede çatışma potansiyeli taşır. Örneğin; düşünce odaklı bir birey kararlarını mantıkla alırken, duygu odaklı biri empatiyle hareket eder. Bu fark kriz anlarında ciddi çatışmalara yol açabilir. Algılayıcı bireyler spontane ve esnekken, yargılayıcı bireyler planlı ve düzenlidir. Bu fark günlük yaşamda bile anlaşmazlık yaratabilir. Zıtlık başlangıçta denge gibi görünse de sürdürülebilirlik için ortak değerler ve iletişim becerileri gerekir.

Toplum ise bu zıtlık çekimini romantize eder. Filmler, diziler, romanlar; asi erkekle kurallara bağlı kadının aşkını, sessiz kızla enerjik erkeğin tutkusunu anlatır. Bu anlatılar bireylerin zıt karakterleri arzulamasına neden olur. Ancak bu arzunun ardında toplumsal kodlarla şekillenmiş bir mitoloji vardır. Yeşilçam filmlerinde sıkça gördüğümüz “zıtlıkla gelen aşk” teması, bireyin kendi içsel çatışmalarını dışa vurma biçimidir. Bu anlatılar bireyin kendi bastırdığı yönleri dışarıda aramasına neden olur. Ancak bu dışsal arayış içsel bütünlüğü sağlamadıkça ilişki çatışmaya mahkum olur.

Kadın ve erkek rollerinin toplumsal olarak şekillendiği kültürlerde zıtlık daha da belirgin hale gelir. Kadınlar duygusal, sezgisel ve ilişki odaklı olarak kodlanırken; erkekler mantıklı, mesafeli ve hedef odaklı olarak tanımlanır. Bu zıtlık hem çekimi hem çatışmayı besler. Kadının duygusal beklentisi, erkeğin mesafeli duruşuyla karşılaşır. Erkeğin özgürlük arayışı, kadının bağlanma ihtiyacıyla çelişir. Bu dinamik güç mücadelesine dönüşebilir. Kadın duygusal yakınlıkla ilişkiyi derinleştirmek isterken; erkek bireyselliğini korumaya çalışır. Bu mücadele zıtlıkla başlayan ilişkinin çatışmayla devam etmesine neden olur.

Zıt karakterlerin ilişkisi genellikle üç aşamada ilerler: çekim, çatışma ve çözüm ya da kopuş. İlk aşamada farklılıklar heyecan verici gelir. İkinci aşamada bu farklılıklar anlaşmazlık yaratır. Üçüncü aşamada ise ya ortak bir dil geliştirilir ya da ilişki sona erer. Bu döngüde en kritik nokta da çatışma aşamasıdır. Zıt karakterler birbirlerini anlamak yerine değiştirmeye çalıştıklarında kavga kaçınılmaz olur. Duygusal ihtiyaçlar karşılanmadığında bireyler savunmaya geçer. Savunma saldırıyı doğurur. Bu döngü ilişkiyi yıpratır. Ve çoğu zaman “neden bu kadar çekici gelmişti?” sorusu, “neden bu kadar yorucu oldu?” sorusuyla yer değiştirir.

Ancak her zıtlık aynı zamanda bir öğrenme fırsatıdır. Birey karşısındaki farklılığı tehdit olarak değil, gelişim alanı olarak gördüğünde ilişki dönüşebilir. Bu dönüşüm empati, açık iletişim ve öz farkındalıkla mümkündür. Zıt karakterler birbirlerine ayna tutar. Bu aynada görülen şey bireyin kendi eksik yönleridir. Bu yönlerle yüzleşmek hem bireysel hem ilişkisel büyümeyi beraberinde getirir.

Diyeceğimiz o ki zıt kutuplar birbirini çeker çünkü insan doğası bütünlüğü arar. Ancak bu çekim çatışmayı da beraberinde getirir çünkü farklılıklar, bireyin kendi içsel yaralarıyla yüzleşmesini zorunlu kılar. Bu yüzleşme cesaret ister. Ve belki de en büyük dönüşüm bu cesareti gösterebilen ilişkilerde yaşanır.

Uzm. Kl. Psk. Bensu Erkişi

  • Tweet
Tagged under: Kavga Etme, Kavga Etmek, Zıt Kutuplar, Zıt Kutuplar Birbirini Çeker, Zıt Kutuplar Birbirini Çeker ve Kavga Etmeye Mahkum Olmamızın Nedenleri

Bundan sonra ne okuyabilirsiniz?

Savaşçı Bilinciyle Yaşamak: Psikolojik Bir Yolculuk
Gerçek Özgüven Nedir?
Çocukluk Zamanlarımız Bugünkü İlişkilerimizi Nasıl Etkiliyor?

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konu Başlıkları

  • Dünyaya Yön Verenler
  • Genel Psikiyatri
    • Çocuk ve Ergen Psikiyatri & Psikoterapi
  • Hastalıklar – DSM-IV Sınıflandırılması
    • Anksiyete Bozuklukları
    • Başka Bir Yerde Sınıflandırılamayan Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Ruhsal Bozukluklar
    • Başka Yerde Sınıflandırılmamış Dürtü Denetim Bozuklukları
    • Cinsel Bozukluklar ve Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Cinsel İşlev Bozuklukları
      • Cinsel Kimlik Bozuklukları
      • Parafililer
    • Delirium, Demans, Amnestik ve Diğer Bilişsel Bozukluklar
    • Dissosiyatif Bozukluklar
    • Duygudurum Bozukluğu
    • Genellikle İlk Kez Bebeklik, Çocukluk ya da Ergenlik Döneminde Tanısı Konan Bozukluklar
    • İlişki Sorunları
    • Kişilik Bozuklukları
    • Klinik İlgi Odağı Olabilecek Durumlar
    • Madde Kullanımı İle İlişkili Bozukluklar
    • Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar
    • Somatofrom Bozukluklar
    • Uyku ve Uyku Bozuklukları
    • Uyum Bozuklukları
    • Yapay Bozukluklar
    • Yeme Bozuklukları
  • Makaleler
  • Psikiyatride Önemli Kişiler
  • Psikoterapi
  • Tedaviler
    • Biyolojik Tedaviler
      • EKT
      • İlaçlar
    • Psikoterapiler

En çok okunanlar

© 2025 D Psikiyatri Tüm hakları saklıdır.
Tasarım Uygulama SyberiumTechs

YUKARI